Kutsal ayınız kutlu olsun
Ramazan geldi. Müminler ona "On Bir Ayın Sultanı" demişler. Ramazan Müslümanların kalbinde öyle coşkulu bir sevgi uyandırmış ki, bu sevgi türkülere, manilere, atasözlerine taşınmış. En güzeli şudur galiba: "Nice canlar erişmedi, erişen canlara ne mutlu!" Ramazan hepimize kutlu olsun, sağlık ve barış içinde ibadet etmek nasip olsun. Dinimizin adı İslam, İslam barış demek. Barışı kendi içimizde, yakın çevremizde ve uzak çevremizde gerçekleştirmek, barışı içimizde yaşamak, çevremize yaşatmak hem kişisel hem toplumsal görevimiz: Bu, dini olarak böyle olduğu gibi toplumsal olarak da böyle: "Yurtta barış cihanda barış." Ramazan Müslümanların ibadetlerini yoğunlaştırdıkları aydır. Kuran bu ayda vahiy edilmeye başlandığı için müminlerin bunu hatırlayarak Kuran'ı her Ramazan, bugün vahiy olunuyormuşçasına yeniden okumaya zaman ayırmaları gerekiyor. Oruç tutmakla bir öğün yemek için ayırdığımız zamandan tasarruf ediyoruz. Tasarruf ettiğimiz zamanı okumaya veriyoruz, camilerde veya evlerde toplanıyoruz, okuması en iyi olan okuyor, diğerleri onu Kuran'dan gözü ile bizzat takip ediyor veya kulağı ile dinliyor, böylece doğru okuma garanti ediliyor. Bu tür toplu okuyuşa mukabele denir. Mukabelede, birlikte okumakta bereket vardır, coşkuyu artırır, anlayışı artırır.
ALMAN KADININ SORUSU Türklerin ve Almanların birlikte oldukları bir toplantıda, Almanya'dan gelen Müslüman olmuş Alman kadınların konuştuğu bir paneli izlemiştim. Bu kadınlar orada işçi veya işçi ailesi olarak bulunan diğer Müslüman kadınlarla düzenli olarak toplanıyor, birlikte Türkçe ve Almanca Kuran okuyorlarmış. Özellikle Kuran'ın kadınlar hakkındaki bölümlerini okuyup öğrenmeye çalışıyorlarmış. Toplantının sonunda "Sorular" bölümünde onlara yine Alman olan bir hanım izleyici şu soruyu sormuştu: "Siz, içinizde bir ilahiyatçı, bir tefsirci veya bir İslam Hukukçusu olmadan mı bu çalışmayı yapıyorsunuz, bu caiz midir?" Kadınların cevabı çarpıcıydı: "Kuran bizi böyle okumaya teşvik ediyor. Kendimizle ilgili ayetleri kendimiz okuyup anlayacağız ki Allah huzurunda durduğumuzda kendimizi savunabilelim. Allah huzurunda bir ilahiyatçı, bir tefsirci vs. ile birlikte durmayacağız ki, tek olarak, kendimiz olarak duracağız, sorumluluğumuzu şimdiden yüklenmeliyiz." Bu güzel cevap izleyenlerden alkış almıştı.
KAYNAKLARA BAŞVURALIM Bu yıl Sabah gazetesinde yazacağım Ramazan yazılarında okuyucuların sorularını merkeze alacağım. Bu ilk gün yazısı bir takdim ve tanışma olsun istedim. Yarın sorular ve cevaplar başlayacak. Çağımız bilgi çağı, inancımız ile ilgili bilgiyi bir kısmımızın bilmesi yetmiyor, hepimizin edinmesi gerekiyor. Birbirimizden öğrenmemiz bir yoldur şüphesiz, fakat kendimiz de kaynaklara başvurabilmeliyiz. Kaynaklarımızın birincisi Kuran'ın kendisidir. Kuran'da alimlere (ulemaya) değil, insanların bütününe hitap edilmiş "Ey İnsanlar" denmiştir. Kuran'ın, herkesin zorlanmadan okuyabilmesi ve anlayabilmesi için, insanların kendi dilinde bildirildiği ve kolaylaştırıldığı, hatta tekrar tekrar sıkılmadan okunması için cazibeli kılındığı da bildirilmiştir. Kuran sadece Arapça bilenlere de hitap etmemiştir, insanların hepsi Arapça konuşmaz ki! Arapça okuma bir güzelliktir, duygusal bir doyumdur, devam etmelidir, fakat yetmez. İnsanlar inançlarını yaşayabilmek için Kutsal kitaplarını anadillerinde okumayı öğrenmelidir ki, sorularına cevapları oradan bulsunlar. Türkiye insanının Kuran'ı Türkçe olarak okuması hakkı ve vazifesidir. Öyleyse Ramazan içinde Türkçe-meal mukabeleleri de başlatılmalıdır, diyorum. Ramazanınızın kutlu, oruçlarınızın makbul olması dileği ile.
|