Babacan'ın konuşacağı paneli Derviş yönetecek
1 Eylül günü. IMF, İcra Direktörleri Kurulunun %1.8'lik bir kota artışına karar verdiğini ve bunu da dört ülke arasında paylaştırdığını kamuoyuna duyurdu. 19-20 Eylül 2006 tarihinde Singapurda toplanacak Guvernörler Kurulu'da onayladığı takdirde, Çin % 27, Kore % 79, Meksika %22, Türkiye %24 daha fazla kotaya sahip olacak. IMF'de daha fazla kotaya sahip olmanın anlamı, daha fazla oy gücü ve daha fazla kaynak kullanabilme imkanıdır. Bir ülkenin kotasının en çok 3 misli borçlanabilmesi genel kuralına ise istisna uygulaması getirilerek çoktan aşıldı. 1990'lı yılların ikinci yarısından önce IMFdoğal afetlerin zorladığı haller hariç, Merkez Bankası dışında, kaynaklar kullandırmazdı. İç borçlanma için, Bütçe desteği için IMF'den para bulamazdınız. IMF dünya ticaretini geliştirmek için, ödemeler dengesi desteği sağlayan, dış borçların ödenebilmesine öncelik veren bir örgüt olarak düşünülmüştü. Hala da öyledir. IMF'de üye ülkelerin kotaları her beş yılda bir düzenli olarak gözden geçirilir. Bir ülkenin kotasında belirleyici olan diğer üye ülkelere göre ekonomik durumudur. GSMH, Merkez Bankası rezervleri, dış ticaret, ve diğer cari hesap işlemleri dikkate alınır. Dizi, dizi formüller üretilir. Formüllerde kullanılacak verilerin baz yılı bile yoğun tartışmalara neden olur . Burada asıl sorun politik yaklaşıma uygun ekonomik verilerden istenen sonucu yaratabilmektir. Daha açıkçası, kota formülleri bazı ihalelerin şartnamesine benzer. Çoğu zamanda IMF'de yüksek pay sahibi büyük ülkelerle siyasi diyalog ülkenin ekonomik gerçeklerinden daha önemlidir. Bizim kota payımızın göreli ekonomik büyüklüğümüze kıyasla düşük kalması geçmişte kotamızı arttırmak için yeterli siyasi girişimde bulunmayışımızdandır.Bürokrasi içersindeki kısır çekişmeleri de göz ardı etmemek lazım. IMF'in Çin, Kore, Meksika, Türkiye ile ilgili basın açıklamasıda bu ülkelerin ekonomik durumlarına göre IMF'te en az oy gücü ile temsil edildiği şeklinde olmuştur. Burada kasdedilen şimdiki durumdan çok geçmişte yapılan yanlışlığın ya da eksikliklerin düzeltilmesi, tamamlanmasıdır. AB Başmüzakerecimiz, Hazineden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan'ın ifade ettiği gibi 'son dönemde gösterilen başarılı performans' önemli kriter olarak alınsa idi, herhalde Meksika yerine Brezilya, Rusya, Arjantin hatta Venezuella daha uygun adaylar olurdu. Başarının ölçütü olarak IMF'den son dönemde kaynak kullanmamış olmak esas alınmalı . Bizim durumumuzda ise IMF'nin şiddetle eleştirdiği, cari açık ve dış borçlanma ile büyüyen bir Türkiye ekonomisi var. Düşen enflasyon, azalan kamu borç rasyoları artılarımız. Maliye politikasında 4 yıldır devam eden sıkı performansın yapısal getirilerini ilerde seçim döneminde test edeceğiz. Artan kotalar IMF'de sesimizin daha fazla duyulmasını sağlarmı? Şimdilik hayır. Türkiyenin IMF ' de içinde bulunduğu grubun (Avusturya, Belarus, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Kazakistan, Lüksemburg, Slovakya, Slovenya) patronu Belçika, yardımcısı Avusturyadır.Türkiye bu artişla oy gücü açısından grupta 3. ülke konumuna gelmiştir. IMF İcra Direktörleri Kurulunda Yardımcılık pozisyonunu Avusturya'dan alabilmek için kotamızın % 24 artması değil 2 misline çıkması gereklidir. Belki bir gün o da olur. Sonuç olarak sağlanan kota artışı IMF'de temsil açısından şimdilik bir yarar getirmeyeceksede ileriye doğru atılmış önemli bir adımdır. IMF nezdinde ekonomik başarının ölçütü cari açığı süratle arttırmak değil, IMF'ye borcunu aynı süratle ödeyebilmektir. Nasıl bir ekonomik başarı ki hala IMF'nin mali ve teknik desteğine ihtiyacımız var? İkinci konu ise biraz magazin. Ali Babacan'ın 18 Eylül'de Singapurda katılacağı Panelin yöneticisi kim biliyormusunuz? Birleşmiş Milletler Kalkınma Programının Yöneticisi, eski Bakanımız Kemal Derviş. 'Avrupa Birliği Nereye Gidiyor?' başlıklı panelin,Alman Ekonomi Bakanı, Asya Kalkınma Bankası Başkanı, Polonya MerkezBankası Başkanı, Avrupa Komisyonunun Ekonomik ve Parasal İşler sorumlusu gibi önemli panelistler var. Konuşmacılardan, AB Anayasasının akibeti, AB'nin gelecekteki coğrafi sınırları, küresel eleştiri karşısında Avrupa'nın 'sosyal devlet' modelinin sürdürülebilirliği, Asya ile işbirliği ve bütünleşme gibi çok derin konularda yoğunlaşmaları isteniyor. Uluslararası medyadan yada internet sitelerinde yer alması gereken konuşma metinlerinden ilgi ile izleyelim . Bilgi edinelim, feyz alalım, kalibrasyon ayarını iyi yapalım.
|