İran, Amerika, Türkler ve okurlar
Bazı okurlar, Lübnan'a barış gücü tezkeresine destek veren yazıma tepki duymuş. Bunlardan bir bölümü, "Sen gitsene o zaman" cinsinden kaba saba yorumlar. Daha düzeyli eleştiriler ise iki noktada yoğunlaşıyor. Bir, bu barış gücü İsrail'in güvenliği için, diyenler. İki, ABD ve İsrail, Türkiye'nin dostu ya da müttefiki değil, Amerika Kandil konusunda bize yardım etmemişken biz neden onların yardımına koşuyoruz, diyenler. Doğruyu söylemek gerekirse, göndereceğimiz asker İsrail değil, ata yadigari Lübnan için, Lübnan halkına güven ve barış sağlamak için gidecek. Asker gönderme görüşünü destekleyen argümanları burada yeniden sıralamıyorum. Ama okurların olayı doğrudan ABD ve İsrail'in çıkarlarıyla özdeşleştirmesi, bence doğru bir dış politika analizi değil. Yasemin Çongar'ın hafta başında Milliyet'teki Washington analizini okuyanlar, ABD'nin "İlle de Türkiye orada olsun" diye bir havada olmadığını görmüşlerdir. İkinci nokta (yani daha önce Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından da dile getirilen PKK-Lübnan paralelliği ve ABD'nin dostumuz olmadığı tezi) ise tartışılır. Neden tartışılır? Çünkü ne kadar kızarsak kızalım, 50 yıldır göbekten bağlı olduğumuz ve Abdullah Öcalan'ı paket halinde bize teslim eden ülkeye iyi kötü "müttefik" diyemiyorsak, kime diyebiliriz? Kafamda tam bu soruyu evirip çevirirken, aradığım cevap Alman Marshall Fonu'ndan geldi. Geçen yıl Ankara'da da ofis açan saygın kuruluş, son beş yıldır "Transatlantik Eğilimler" adı altında Avrupa, ABD ve Türkiye'de genel siyasi eğilimleri ölçen kapsamlı bir kamuoyu araştırması yapıyor. Böylece Türkler Amerika'ya nasıl bakıyor, Avrupalılar Türkiye'yi nasıl görüyor gibi sayısız başlıkta toplumun nabzını tutabiliyorlar. Bu yılki araştırmada yine en ilginç bölüm, Türkiye. Türk kamuoyunda PKK ve Irak savaşı nedeniyle Amerikan karşıtlığının yükseldiği, son yıllarda özellikle Bush yönetimine olan tepkinin Avrupa standartlarında en yüksek Türkiye'de çıktığı sır değil. Bunu zaten hepimiz çevremizden, kamuoyundaki seslerden ve daha önce yapılan araştırmalardan biliyoruz. Ancak Türkiye'de Batı'ya tepki yükselirken İran'a yönelik sempatinin bu kadar arttığını ilk kez bu araştırma ortaya koyuyor. Örneğin kim bilebilirdi ki Türk halkı Filistin ve Almanya'dan sonra en fazla İran'a sempati besliyor. İran sevdiğimiz ülkeler arasında üçüncü, İsrail ise sonuncu. Kamuoyunda İran'a sempati artarken, İran'ın nükleer programı konusunda Avrupa ve Amerikalılardan farklı düşünüyoruz. 13 ülkede 1000'er kişi üzerinde yapılan araştırmaya göre Türk halkının yanlız %35'i "İran'ın nükleer silah sahibi olmasını" tehdit olarak görüyor. Avrupa'da bu rakam % 60, Amerika'da ise % 75. Ancak hiçbir ülkede halk İran'dan gelen tehdidin "askeri yöntemlerle" bertaraf edilmesini istemiyor. Bu arada Türkiye'de Avrupa Birliği'ne olan destek 73'den % 54'e düşmüş durumda. Hadi hayırlısı... Alman Marshall Fonu'nun Türkiye direktörü Suat Kınıklıoğlu, bu yeni eğilimleri "Türkiye Irak savaşından bu yana kendini daha Ortadoğulu hissediyor" diye açıklıyor. Haklı olabilir. İran'a sempati artıyor, Avrupa'dan uzaklaşıyoruz, toplumda Amerika'ya tepki had safhada. Başka eğilimler de var... Yüzyıllardır gözünü kırpmadan vatan uğruna şehit veren bu topraklarda artık şehit anaları "Hakkımı helal etmiyorum" diyor. Türkiye'de bir şeyler değişiyor...
|