|
 |
 |
 |
 |
|
 |
 |
 |
 |
 |
SMS: EB yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder |
|  |
|
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
|
  |
|

Vicdan oylaması
TBMM bugün Lübnan'a asker gönderme kararını oylayacak. 1 Mart Tezkeresi'ne "hayır" oyu veren AK Partililer bu kez Türk Silahlı Kuvvetleri'ni, üzerinde oyunlar oynanan ve oynanmaya devam edilen topraklara gönderecek. Kendi ülkemizin Doğusu'ndan art arda şehit cenazeleri gelirken başka topraklardaki ölümleri engelleme iddiasıyla yola çıkacağız. Bölgede söz sahibi olma söylemi biraz kenara itildi, şimdi gözyaşlarını dindirme misyonu öne çıkarıldı. Ama tezkereyi destekleyen herkesin kafasında bölge haritası şekillenirken aslan payı alma fikrinin yattığı anlaşılıyor. "Aman kenarda kalmayalım, avantadan mahrum kalmayalım" fikri herkese cazip geliyor. Turgut Özal, bu dönemin en çok atıf yapılan siyasetçisi boşuna mı oldu? "Bir koyup üç almayı" bize öğreten siyasetçimiz o değil mi? Ancak gerçekçi bir siyasetçi bu tür dolduruşlara gelmeden ülkesinin çıkarlarını düşünebilendir. Türkiye, kendi içinde taşıdığı terör belası, yapısal zayıflıklar, dünyanın önde gelen gücü bilişim sektöründeki geriliği, eğitim sisteminin zayıflığı gibi nedenlerle, ortaya çıkan sorunlarına etkili bir şekilde cevap vermekte zorlanıyor. Bunun sonucunda da ekonomisi zorunlu olarak yabancı ekonomilerin, özellikle de finans sektörünün mutlak nüfuzuna açılıyor. Türkiye'ye bu oyunda verilen rol, periferik bir konum yani kendi koşullarını kabul ettiremeyen, dünya sistemine bağımlı bir konum. Bu gerçeğin altını öncelikle çizelim. Ortadoğu'da haritalar sıfırdan çizilse, bizim elimizden gelen kendi sınırlarımızı korumak olur. Bu devlerin oyunu ve kabul edelim ki, biz dünya devi değiliz. Şimdi başkalarının planlayıp geliştirdiği bir oyunun figüranı olmamız isteniyor. Barış için mi? İsrail her gün BM kararlarını ihlal ederken hangi barıştan söz edilebilir ki. Bu kuvvetler oraya İsrail sınırını güvenli kılmak için gidiyor, barış için değil. Üstelik kararda devlet dışı oluşumların silahsızlandırılmasından söz ediliyor. Yarın öbür gün tahrik edici bir eylemle karşılaşılmayacağı ve "Barış Gücü"nün Hizbullah'la karşı karşıya kalmayacağının bir garantisi yok. Bu görevin tek bir anlamı vardır, Başkan Bush'u memnun etmek. 1 Mart Tezkeresi'nde kalbini kırdığımız adamın gönlünü almak. Yani başa dönülüyor, Türkiye'de üstesinden gelinemeyen meşruiyet sorunu Batılı güçler üzerinden çözülmeye çalışılıyor. Bugün oy verirken bunları düşünün, bir de gidecek birlikte tanıdığınız gençlerin de olma ihtimalini.
|
|
 |
|
|
|
|
|
 |
|