Karşı çıkmak vatana ihanetse
Bir bilmece ama, cevabı zor değil. Lübnan'a sokuşturulacak "Barış Gücü" ne asker verecek devletler, ülkeler içinde, şu anda hangisi Ortadoğu'da sıcak çatışma içindedir ve askerleri ölmektedir? İtalya? Endonezya? Fransa? Malezya?..
Başka sürpriz devlet olmazsa, daha dün gencecik subay, çavuş, er 6 askerini daha şehit veren, yani kendi toprağında ve sınırında zaten bir bakıma "savaş" halinde olan başka "Barış Gücü" mensubu yok galiba! Bu bizim devletimiz, ülkemiz, ordumuz. Çatışma halinde olan, kahpe mayınlarda, pusularda şehit veren bir ordunun "Barış Gücü" ne neden katıldığını söyleyip kelime oyunu yapmıyorum. Asıl mesele şu: Ordunuz, devletiniz, ülkeniz, milletiniz; mayınları, bombaları gibi uzaktan kumandalı bir "terörizm" oltasıyla zaten bataklığın içine içine çekilirken; Maalesef bu devletin mensubu kimi şahsiyetler de, tasavvurlarındaki ülke, devlet, bölge, rejim ve dünya modelleri uyarınca bunu "iyi bir bahane" sayarken; Böyle kan kan akmanız, tabut tabut kalkmanız, diş diş birbirinize bilenmeniz bölgedeki kimi kaos ve tahakküm heveslilerini mutlu ederken; YETMİYOR! Siz bir de, Lübnan tarikiyle, bataklığın içine doğru koşturuyorsunuz. Aklınız sıra böylece büyük devlet, güçlü kuvvet olduğunuzu ispat edeceksiniz.
Bilsek ki, emin olsak ki, bu bizim devletimizin, milletin vicdanına da münasip düşmüş iradesidir, tamam! Oysa vicdan öyle demiyor; o bir yana. Esas, "devletin iradesi" hikaye. Bu arkadaşlara, İngilizce olaraktan "Oraya asker gönderin!" dendi ve bunu kendi Türkçe'lerine çevirdiler; paşa paşa gönderiyorlar. Gerisi; yok "bölge geleceği üzerinde söz sahibi olmak" mış, yok "analar, çocuklar öldürülürken seyirci kalınmaz" mış, yok "yatırımlardan pay alınır" mış; hepsi hikâye. Hele hele, "Asker göndermemek ülkeye ihanet" miş. Hikâyenin özü şu: Sen haddini, yerini bileceksin; bu bataklığın içine gireceksin yavrum! Lübnan'da belki ölecek ve öldüreceksin. İran'la çatışmanın provasını yapacaksın. Öyle Kuzey Irak'a filan değil, biz istediğimizde belki Irak'ın içlerine, Şiilerin ortasına asker göndereceksin. Sen, bir yandan kendi topraklarında şehit üstüne şehit verirken, bir yandan da barış gücü çatışmalarında militerleşeceksin. Sen, "Bölgenin en büyük Sünni devleti ordusu" diye tanımlanmaya başladın; bölgenin yaygın mezhep ve etnik iç savaşlarının tarafı kabul edileceksin. Pentagon'un, sanki babam yapmış gibi, "Irak'ta iç savaş koşulları var!" tespitinin, iç savaşın tüm bölgeye yayılmış halinin aktörü olacaksın. Topraklarını, üslerini giderek cart diye, bölgedeki tüm savaş hallerinin ateşine açacaksın. Sen AB'ye filan değil canım, "ABİ" nin gölgesinde bu batağa gireceksin!
Bakın, "Barış Gücü" nün diğer üyelerinin bu manada hiçbir önemi yok. Fransa'nın dahi. Kritik ülke, devlet, ordu, asker biziz; Türkiye'dir. Durmadan şehit cenazesi kaldıran, "bir bakıma savaş" halinde olan, "azgın terör" le öfkesi, birbirine tepkisi yükselen ve demokrasi filan bir yana, daha da askeri bir haleti ruhiye içine girmesi mukadder görünen "Biz", onların hiçbiriyle aynı durumda değiliz. Bölgede özeliz, bölgenin geçmişiyiz, travmaları içindeyiz, bazen kardeş ama bazen geçmişin hayaletiyiz, Lübnan tarihinin orada devlet olmuş ama yeri gelmiş "kıyım da yapmış", iç çatışma da kışkırtmış Osmanlı hatırasıyız hem de. Akıllı olun, vicdanlı olun, siparişi boş verin. Oraya asker göndermeyin! Eğer bu vatana ihanetse, yani vatana ihanet buysa, biz hainiz hocam! Vatan, misal, ABD'nin anladığı türden bir şeyse, ihanet içindeyiz!
|