|
|
Ben bir yalan uydurdum!..
Sinema eleştirmeni değilim ama tutkulu bir sinema izleyicisiyim. Son yıllarda izlediğim en güzel, beni en çok heyecanlandıran, duygulandıran, kolumdan tutup, öykünün orta yerine koyan film Babam ve Oğlum'- du. Ertesi gün hemen kalemime davranıp, bu harika eserden daha fazla insanı haberdar etmek için bu sütunlara cümleler döşendim. Ama ne yalan söyleyeyim, fazla umut besleyemiyordum. Çünkü filmin görkemli tanıtımları, şaşaalı promosyonları yoktu. İdealist bir yapımcı, hevesli ve yetenekli bir yönetmen, filme yürek koymuş oyuncularla hazırlanmış, mütevazı bir salonda, son derece sade bir galayla vizyona girmişti. O övgü yazısını kaleme alırken, bir yandan da bu güzel filmin iyi bir gişe hasılatı yapması için dua ediyordum. Tabii ki bundan hiçbir çıkarım yoktu. Dileğim; bu hevesin, azmin, fedakârlığın seyirci tarafından ödüllendirilmesi, bu ödülle birlikte yapımcının, yönetmenin, oyuncunun daha iyisini yapmak için yüreklenmesiydi. İşte bu nedenledir ki, filmin elde ettiği her yeni gişe başarısı, aldığı her ödül, gazetelerde yayınlanan her övgü yazısı bir sinemasever olarak beni mutlu etti. Ama bir de ne göreyim? Babam ve Oğlum, Altın Portakal adayları arasında yok! Neymiş efendim, jüri bu yıl gösterime çıkmayan filmleri değerlendirecekmiş... Söyler misiniz, sinema filmi ne için yapılır? Bir fikri, bir düşünceyi, bir öyküyü milyonlarla paylaşmak, seyirciden alkış almak ve bu alkışla birlikte hasılat elde etmek, yeni projelere kaynak oluşturmak için... Zaten Türk Sineması'nın yıllardır olduğu yerde patinaj yapmasına neden olan, birilerinin sanat için sanat yapmaya kalkması, kendini tatmin etme uğruna sinema izleyicilerinin beğeni, alışkanlık ve taleplerini göz ardı etmesi değil miydi? Bu yüzden yıllarca o karanlık, kasvet veren, ne söylediği anlaşılmayan filmlere tahammül etmemiş miydik? Tam Türk Sineması yeniden izleyicisiyle buluşmuşken, ülkenin en prestijli ödül organizasyonu, halkın alkışlarına sırtını dönüyor. Olacak iş mi? Anladığım kadarıyla Altın Portakal'cılar, Oscar veren Akademi'nin, o yıllardır tepki gören tavrına öykünmüşler. Hangi tavrına mı? Gişede iyi hasılat yapan, halkın beğendiği, gazetelerin sıklıkla yer verdiği filmlere burun kıvıran tavrına... Bu snob bakışın, bu seçkinciliğin sinemamıza kalite getireceğine kendilerini inandırmış olmalılar. Ne büyük yanılgı... Bu yıl Altın Portakal için bir slogan önerim var: "Portakalı soydum, başucuma koydum, ben bir yalan uydurdum!.."
|