|
|
Sürekli tehdit vurgusu
Terör hâlâ bu ülke insanlarını birbirine düşürme hevesi için kullanılıyor. Amaç, bu toprakları kardeş kanına bulamak. Ancak bu toprakların insanının sağduyusu her türlü oyunu bozacak kadar güçlü. Turistik bölgelerde meydana gelen alçakça saldırıların ardından bölge halkının gösterdiği metanet örnek gösterilecek nitelikte. Acıların paylaşılması, kalleş saldırıların kınanması ama ardından hemen ortalığın toparlanıp normale dönülmesi. Türkiye'nin sınırlarının kan gölüne döndüğü, Ortadoğu'da yeni haritalardan söz edildiği bir gerçek. Ülkemizin ciddi bir terör tehdidi altında olduğu da bir gerçek. Ancak sürekli bu tehditleri vurgulamak, elde edilen başarıları göz ardı etmek ne kadar gerçekçi, bunu sorgulamak da gerekmez mi? Terörün amaçlarından biri de halkın moralini bozmak, yaşam tarzını allak bullak etmek, sokaktaki insanı yarınından şüphelenir hale getirmek. Ülkeyi yönetenlerin amacı da bunun tam tersi olmalı. Her gün "Türkiye, tarihinde görmediği bir tehdit altında" şeklinde açıklamalar yapıp mesajlar vererek insanlara moral verilmez. Ne yazık ki, yeni Genelkurmay Başkanımız sürekli bunu yapıyor. Oysa geçmiş 84 yıla baktığımızda gelecek için umutsuz olmaya neden olacak bir gelişme görmüyoruz. Anadolu'da yoksul bir devlet olarak yola çıkan Cumhuriyet, bugün NATO'dan AB'ye kadar Batılı birçok kuruma demir atmış durumda. Yerli malı haftalarında incir, fıstık, sabun sergileyen bir ülkeden ihracatı milyarlarca dolarlarla ifade edilen bir demokrasi yeşertmeyi başarmışız. Türkiye'nin dört bir yanı inşaat sahasına dönmüş. İstediğimiz hedefe ulaştığımız söylenebilir mi, elbette hayır. Ama 84 yılda bir arpa boyu yol aldığımız da söylenemez. Bu toprakların insanı, her türlü hukuksuzluğa, kayırmacılığa, yolsuzluğa, engele rağmen sınırları aşmış, tüm dünyaya girişimci ruhunu göstermiş durumda. Eğitim sistemimizde, hukuk sistemimizde, sağlık sistemimizde eksiklerimiz, gediklerimiz var. Ama nedense bunları gündeme getirmektense sürekli insanların moralini bozacak konuları tartışıyoruz. Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana üzerine vurgu yapılan iki konu irtica ve bölücülük. 84 yıl sonra hâlâ bu konuları tartışıyor olmamız aslında sistemin diğer açıklarını serbestçe tartışmamızı engelliyor. Kendini sürekli tehdit altında hisseden demokrasi serbestçe serpilip gelişemiyor çünkü attığınız her adımda karşınıza farklı bir tehdit unsuru konuluyor. Terör bir tehdit ama bugün içinde bulunduğumuz ortam bu en önemli sorunun kökten çözümü için çok elverişli. Terörist örgüt son açıklamalarıyla bir "teslim olurum" demedi. Ancak Ankara'da bu sorunu kökten çözmeye kararlı bir irade görünmüyor. Her ortamda bu sorunu sadece askeri yöntemlerle çözemeyeceğimizi söylüyoruz ama diğer yöntemleri denemekte son derece çekingen davranıyoruz. Bakın Başbakan Erdoğan'a, Diyarbakır'dan sonra bir daha bu meseleye değindi mi? Oysa cesaretle üzerine gitmeyi sürdürse bugün bambaşka bir ortamda yaşıyor olabilirdik. Biz ne yapıyoruz, korkuyu gösteriyor çareyi aramıyoruz. Lütfen biraz cesaret ve kararlılık gösterin.
|