  |
|
Hüzünlü bir aşk...
Digiturk, Hallmark'da yayınlanan bir dizi vardı keyifle izlediğim; 'McLeodd ve Kızları'. Geçen yıl bütün bölümlerini izledim, şimdi tekrarı yayınlanıyor. Beş kadının çevresinde dönüyor öykü. Avustralya'da bir çiftlikte geçiyor. Clair ve Tess, diziye adını veren McLeodd'un kızlarıdır. Clair doğduğundan beri babasıyla birlikte çiftlikte yaşamaktadır. Üvey kızkardeş Tess ise Sdney'de. Babaları ölünce, bir araya gelirler ve çiftliği birlikte yürütmeye karar verirler.
BECKY'NİN HİKAYESİ Mag ise çiftliğin hizmetçisi, aşçısı, iki kardeşin sağ koludur. Aşık olduğu erkek, 18 yıl önce kızına hamileyken terk edip gitmiştir onu. Doğduğu kasabadan başka yeri görmemiş, çiftlik hayatını sevmeyen, dünyayı gezmek, hayatı tanımak isteyen kızı Joddy ile birlikte yaşamaktadır çiftlikte. Becky vardır bir de. Yoksul bir ailenin kızı, hayata erken yaşta atılmış, hep çalışmış, okuma-yazma bilmeyen, genç yaşına rağmen pek çok şey yaşamış genç bir kız. İşte dizide onların yaşam mücadelelerini izliyoruz. Tabii aşklarını ve erkeklerini de. Hepsinin hikayesi ilginç ama Becky'nin başına gelenler beni çok etkilemişti. Sizinle de paylaşmak istedim. Rastlarsanız seyredin... Başlarda özgür takılır Becky, tanıştığı her erkek onunla yatmak ister, o da karşı koymaz. Patronunun tecavüzüne uğradığı zaman hayatına hep bu şekilde yaşayarak devam edemeyeceğini anlar. Çiftlikte erkeksiz bir hayat geçirmeye başlar. Bir gün karşısına onu gerçekten seven bir erkek çıkar. Başlarda dirense de sevgi galip gelir ve evlenmeye karar verirler. Delikanlının ailevi nedenlerden dolayı yaşadığı kasabaya gitmesi ve bir süre orada kalması gerekir. Mektuplaşırlar. Daha doğrusu kasetleşirler. Okuma yazma bilmeyen genç kıza, kaset doldurup gönderir genç adam; onu sevdiğini ve ne kadar özlediğini kendi sesiyle dile getirir.
DÖNMESİ UZADIKÇA! Genç adamın dönmesi uzadıkça, çevredekiler genç kızın hayal kırıklığına uğramasından korkmaya başlayarak, onu uyarmaya çalışırlar. Oysa ayrılığın onları birbirlerine daha da yakınlaştırdığına inanır genç kız. Sevgilisine güvenir, geri döneceğine inanır. Yanılmaz da. Sonunda genç adam beklenen müjdeyi verir. Bir haftaya kadar gelecektir, yanında bir yüzük ile. O günü büyük bir özlemle bekler genç kız. Kalp şeklinde bir balonla sevgilisine getirecek otobüsü beklemeye gider. Otobüs yaklaştığında sevinç içindedir. Birazdan sevdiği adam inecek ve yüzüğünü parmağına geçirecektir. Gelmez genç adam. Ne ertesi gün, ne bir sonraki gün, ne sonraki hafta! Şaşkındır genç kız. Ailesini arar, ne zaman ayrıldığını öğrenmeye çalışır. Geleceğini söylediği gün yola çıkmıştır. Bir daha da haber alınamamıştır. Birden yok olmuştur sanki ortadan.
GÜNLERCE İZ SÜRER Arkadaşlarına göre; delikanlı vazgeçmiştir evlilikten, korkmuştur, korktuğu için de kaçmıştır. Çoğu erkeğin yaptığı gibi! Bu nedenle gerçeği görmeli ve yaşamına devam etmelidir. İnanmaz söylenenlere... Sevdiği adamın onu terk edeceğine inanmak istemez. İz sürer günlerce. Onu en son görenlere ulaşmaya çalışır. Kayıp ilanı verir, internetle resimlerini dağıtır vs.... Bir sonuç çıkmaz. Tam pes etmiş, genç adamın başka bir hayat yaşamak istediğine karar vermiştir ki, gece rüyasında görür onu. Kapıdan içeri girer gülümseyerek genç adam. Geç kaldığını, çünkü otobüs mola verdiğinde indiğini, çiftliği gören bir tepeye çıktığını, su kenarında onu seyrettiğini söyler. O sırada otobüsü kaçırmıştır işte. Cebinden yüzüğü çıkarıp, genç kızın parmağına takar.
CEBİNDE YÜZÜKLE... Sevinçle gözlerini açan genç kız, gördüklerinin düş olduğunu anlayınca fırlar yerinden. Evdekilere, sevdiği adamın nerede olduğunu bildiğini söyler. Delirmeye başladığını düşünürler. Otobüsün güzergahını takip ederler. Mola yerini bulurlar. Oradan çitliği gören tepeyi. Bir köprüdür burası, suyun kenarı. Çitliği görmek için daha yükseğe çıkmak gerekmektedir, parmaklıkların üstüne. Öyle yapar genç kız. Arkadaşı uyarır onu, "Düşeceksin!" O anda gerçeği anlar genç kız. Korkuyla aşağıya bakar. Oradadır sevdiği adam. Köprünün ayaklarının dibinde yatmaktadır günlerdir. Cebinde yüzükle...
|