Yıllar Ajda'ya hiç ihanet etmiyor...
O bir süperstar ama süperini bırakın starlık bile taslamıyor. Yemiyor yediriyor, gülüyor, merak ediyor, sorular soruyor. Yalanım varsa iklimime değil vitrinime gelsinler ki; her seferinde beni kendine bir kere daha hayran bırakıyor. Bakalım cool kadınım, her şeyim Ajda Pekkan'ın provası nasıl geçiyor? Hadi, an be an çiziktirelim. Şimdi; salı gecesi yönetmen Ayşe Ersayın'a rastladım. Bilmeyenlere alt yazı geçelim, bizim buralarda Ajda Pekkan, Ayşe Ersayın'dan sorulur. Ben de soruyorum tabii. "Yarın gel" diyor "Açıkhava konseri için provalara başladık..." Ertesi gün kulağımda ipod'um, ipod'umda tekrara alınmış Ajda'dan 'Amazon', toz toprak Seyrantepe sokaklarında verilen adresi arıyorum. 'Amazon'u Tuna Kiremitçi yazmış; "Sevişmek olmuyorsaaa, savaşırız elbet gülüüüm..." Marş bu marş! Nihayet stüdyodan içeri giriyorum. Orkestra yarım daire oluşturmuş, 'Seninleyim'i çalışıyorlar. Orkestra şefi davuldaki Asım Ekren, şarkı aralarında durup ufak düzeltmeler yapıyor. E kolay mı? Gitarı, kanunu, klavyeleri, vurmalıları derken 13-14 kişiler. Ve bir iki müzisyen dışında, hepsi yeni. Harıl harıl prova yapıyorlar.
DÖVERİM BEN O KLİMAYI Kendimi besbelli Ajda Pekkan için getirilmiş, deri kanepeye atıyorum. Kanepenin üstü nota kağıtları dolu, ilk gözüme çarpan 'Sarıl Bana'. Ay desenize, Açıkhava'da çakkıdı çakkıdıyız. Bu arada Ayşe Ersayın geliyor... Olayımız; klima kapatmak. Neden? Çünkü klima Ajda Hanım'a dokunuyor. Boynu tutuluyor, sesini etkiliyor. Döverim ben o klimayı... Ve on beş dakika sonra turuncu spor pantolonu, spor ayakkabıları, beyaz atleti ve elinde iki tane profiterollü pastayla esas kadın geliyor. O kadar doğal ve tatlı ki. Sarı saçlarını bir çubukla tutturmuş, sıfır makyaj, herkese gülücükler dağıtıyor, şakalaşıyor. Yılların ona ihanet etmediğine şahidim valla. Orkestranın önüne tabure çekip, boynuna şalını dolayıp, başlıyor söylemeye. 'Sevdalı Başım'ı sonra 'Senden Sonra Tufan'ı, 'Boş Sokak'ı, 'Uykusuz Her Gece'yi. Ama aklı pastada kalıyor, mola istiyor. Ha kendi yiyor mu? Hayır! Misafirperver kadın işte. Müzisyenler pastaya dalmışken, gelip kanepede yanıma oturuyor. Diyorum ki; "Albümün başarısından mutlu musunuz Ajdaanım?" Diyor; "Çok mutluyum, on senedir albüm yapmamıştım ve istediğim gençlik kitlesini bu albümle yakaladım."
BİZİ ÇOKTAN YAKALADI O bizi zaten çoktan yakalamamış mıydı? Çünkü Ajda demek, ruhumuzun özgürleşmesi demek. Sevmek ama taviz vermemek, gerekince 'seveceğim gezeceğim görürsün sana neler edeceğim' diyebilmek. Bambaşka biri olabilmek. Dibine kadar kadın olmak, yenilikten korkmamak, korksak da korkuya teslim olmamak. Neyse, müzik konuşmaya devam. Yazın en başarılı albümünü yaptı. Benim diyen genç popçulardan daha genç bir albüm 'Cool Kadın'. Baştan sona boş yok! Peki bu nasıl oluyor? Ajda Hanım'ın vizyonu ve müzik aşkıyla oluyor tabii. Sürekli MTV izliyor, yeni çıkan her albümü dinliyor. Hatta bir ara ipod'umdan ona İspanyol Bebe'yi dinlettim. Havalara uçtu, "Bana da yolla" dedi. Sonra Christina Aguilera'nın yeni albümünden iki şarkı çaldım, gözleri parladı. Hep merak ediyor, daha yenisini, daha iyisini duymak istiyor. Ee insan kolay kolay Ajda olmuyor. Sonra pasta faslı bitiyor, müzik başlıyor. Ajda Hanım şalını omzundan düşürüp şarkılarını söylemeye devam ediyor. Bana da yol gözüküyor. Ben 3 Eylül'de Açıkhava'dayım... Ya siz?
|