|
|
Başkentin ünlü lezzet durağı
Pek çok yabancı devlet görevlisini ağırlayan Washington, Ankara'nın en ünlü restoranlarından biri. Türk mutfağı ağırlıklı mönüsü ise dikkat çekici.
Bilirsiniz; ünlü ozan Yahya Kemal'e, "Ankara'nın en çok nesini seversiniz?" diye sormuşlar. "İstanbul'a geri dönüşünü," yanıtını vermiş. Ben ona katılmıyorum. Ankara'yı İstanbul'a göre daha düzenli, bakımlı, hatta caddelerdeki trafik polislerini bile çok daha nazik ve yardımsever buluyorum. Ancak deniz bir yana bırakılacak olursa, bir alanda başkentimizin İstanbul ile boy ölçüşebilmesi mümkün değil; o da restoranları.. Aslında Ankara'nın İstanbul'a göre birçok avantajı var. Örneğin, dünyanın tüm ülkelerinin diplomatik temsilcilikleri burada. Bu temsilciliklerde görev yapanların onda biri akşamları eşleriyle dışarıda, bir restoranda yemek yemeye kalksalar, Ankara restoranlarına nur yağar.
TRAFİK AVANTAJI Sadece diplomatlar değil, Ankara'yı dolduran... İşlerini takip eden, birtakım lobi faaliyetleri için buraya akın eden çok sayıda cüzdanı kabarık kişi de var. Epeydir fırsat bulamamıştım; geçenlerde yabancı konuklarımla Ankara'ya gitmem gerekti. Yemek zevkine güvendiğim bir arkadaşıma Ankara'da en iyi yemek yenilebilecek yerin neresi olduğunu sordum, düşünmeden cevap verdi: "Washington Restaurant." Ankara'nın İstanbul'a göre bir başka avantajı da trafiği. Akşamın en kalabalık saatleri olmasına rağmen, taksi bizi birkaç dakika içinde Kızılay'dan Kale'ye ulaştırdı. Ankara Kalesi'nden içeri girince, solda, restoranın levhası göründü. Tarihi Boyacızade Konağı ile yanındaki binayı alıp birleştirmişler, ortaya labirent gibi bir mekân çıkmış.. Aslında böylesine çok odalı olması avantaj sağlamış. Zira burası devletin üst düzey konuklarının ağırlandığı, hemen her gün bir ya da birkaç resmi ziyafetin verildiği bir restoran. Kapının önünde duran TBMM ya da bakan plakalı araçlar bunun göstergesi. Ancak labirent gibi restoranın bir ya da birkaç odasında bu konuklar ağırlanırken, onların varlığından habersiz sıradan Ankaralılar da hemen yandaki başka odalarda yemeklerini yiyor. Mönü, restoranın tarihi boyunca başarılı olmuş yemeklerinin bir araya getirilmiş biçimi gibi. Zira burada, İstanbul'da çoktan mönülerden kaldırılmış mantarlı fileminyon, borç çorbası ve tornedo da yer alıyor; Ankara tavası, kuzu tandır, su böreği gibi klasikler, zeytinyağlılar, şefin kebabı, fırında levrek gibi restorana özgü spesiyaliteler de... Ben yıllardır içmediğim Rusların borç çorbası ile başladım. Harikaydı. İncecik dövülmüş, Viyana usulü şnitzel ile dünya turunu sürdürdüm, dondurmalı tavukgöğsü kazandibi ile yemeği tamamladım. Tavukgöğsünün içinde tavuğun göğsünün izine rastlanamaması olumsuzluk olarak değerlendirilebilir; buna karşılık porsiyon iki, hatta bazı muhallebicilerde üç kişiyi doyuracak kadar büyüktü. Ancak yan masaya servis edilen çikolatalı suflenin görkemli manzarasını görünce, onu sipariş etmediğim için hayıflandım.
PORSİYONLAR ZENGİN Misafirlerim de fileminyon ile üzeri lezzetli köftelerle kaplı Bursa kebabını anımsatan şefin spesiyal kebabını ısmarladılar. Gelen yemeklerin hepsi de lezzetli, porsiyonlar zengindi. Restoranın şarap mönüsü ise İstanbul'un belli başlı restoranlarını aratmayacak denli geniş bir Türk şarapları seçeneği sunuyordu ve fiyatları uygundu. Bu arada, dışarıdaki teras kısmı dikkatimi çekti. Yaz sıcağında Ankara'yı terk etmeyen kişilerin nefes alabilecekleri bir yer burası. Bir ara yaşlıca garson ile kısa bir sohbet yapma imkanım oldu. Bu vesileyle, sahiplerinin restoranın çalışma sistemine karışmadıklarını, her biri çok uzun yıllardır burada hizmet veren personelin restoranın geleneksel düzenini sürdürdüğünü öğrendim. 50 yıllık restoranda, 30-35 yıldır aynı garsonların çalışıyor olması, sunulan yemeklerin günlük modalardan etkilenmemesi ve neredeyse değişmeden, kalitesini koruyarak devam etmesi beni etkiledi. Evet, belki Ankara'nın İstanbul'daki gibi "trendy" restoranları yok. Ama tam 50 yıllık bir geleneği yaşatan Washington Restaurant'ı var.
DENİZ ERBİL - LEZZET AVCISI
|