| |
|
|
Bir Françoise Sagan da bizde var!..
Aylardır evimin salonundaki masanın üzerinde duruyor kitap.. Bu "Okunacakların başında geliyor" demek.. Bana gelen kitaplar ilk ağızda üçe bölünüyor.. Yazılmaya değer gördüklerimi İzmir'e, kitap yazıları konusunda bana yardım eden ağabeyim Öcal'a yolluyorum. Bir gurup, okul kitaplıklarına gönderilmek üzere ayrılıyor. "Okumam lazım" dediklerimi ikiye bölüyorum. Bir kısmı gazetedeki masamda bir tepe oluşturuyor, bir kısmını eve getiriyorum.. Bunlar da üçe bölünüyor. Vakit bulunca okuyacaklarım, kitaplık rafına.. İlk fırsatta okuyacaklarım masaya. Okunma sırası gelenler de yatağımın baş ucuna.. Birkaç kitabı bir arada okuyorum.. O geceki havama ve duygularıma göre seçiyorum.. Bazen belgesel, bazen romantik, bazen meraklı, bazen komik şeyler okumak geliyor içimden, uyumadan önce.. Aşka Şeytan Karışır, salonda masanın üzerindeki yığında.. Başucumda kitaplar bitmeyince yatak odasına taşınamadı bir türlü.. Her gün o bana bakıyor, ben ona.. Frankfurt'a uçacağım sabah, evden çıkarken gözüme takıldı.. Ani bir kararla alıp, el çantama attım.. Havalanınca da, kapağını çevirdim.. Uçağın tekerlekleri Frankfurt havaalanına konarken son satırları okuyordum. Seyahatin nasıl geçtiğini anlamamıştım bile.. Aşka Şeytan Karışır bir şurup gibi akmıştı içime.. Nefesimi kesmişti.. Kendi kendime bağırdım içimden.. Yüksek sesle bağırsam beni deli sanabilirlerdi.. "Aramızda bir Françoise Sagan yaşıyor yahu.. Bir Saganımız var ve kimsenin haberi yok.." Françoise Sagan 18 yaşında idi, Merhaba Hüzün'ü yazdığı zaman.. Önce Fransa'yı, sonra dünyayı salladı.. Neden?.. Çünkü Fransız kitap eleştirmenleri komplekssiz kişilerdi. 18 yaşında bir kızın çok güzel şeyler yazabileceğine inanıyorlardı.. Hiç gocunmadan göklere çıkardılar.. Dünyanın dikkatine sundular.. Genç Hande'nin kitabını medyamız ve eleştirmenlerimiz yok farz ettiler.. Okumadılar, yazmadılar.. "Yazık olmuş kitaba" dedim.. Olmamış meğer.. Sordum, soruşturdum.. Kulaktan kulağa fısıltı gazetesi ile duyulup 11 baskı yapmış bugüne dek.. Hande müthiş bir dille, aşkı, sevgiyi, aldatmayı anlatıyor.. Bunların hiçbirinin basit birer duygu olmadığının farkında.. Bir duygular sarmalının içinde doğuyor ve gelişiyor hepsi.. Nasıl karmaşık, nasıl içi içe.. Ve Hande bunları nasıl sade, nasıl akıcı bir dille anlatıyor.. Ve de nasıl meraklı.. Bu yüzden elinize aldığınızda bir kere, bırakamıyorsunuz.. Medya bu kitaptan niye söz etmedi.. Birinci sebep, Hande'nin soyadınının Altaylı olması.. Fatih, Sabah gazetesinde Hande yazılarının, haberlerinin ve röportajlarına soğuk durdu, "Karısını öne çıkarıyor" demesinler diye.. Ötekilerin de sebebi ayniydi hemen hemen.. Fatih'in karısıdır diye, Hande'yi görmezden geldiler.. Aslında yayınlanan bunca kitap ekine, bunca sanat dergisine Hande kapak olmalı, bu müthiş kitap dur durak vermeden konuşulmalıydı.. Ama edebiyat eleştirmenlerimizin çoğu da kompleks dolu, beğenmemeyi, görmezden gelmeyi marifet sayan kişilerdi. Hele bir kitabın çok satması ihtimali varsa, dönüp sayfasını açmazlardı. Duygu'nun dünyayı dolaşan Kadının Adı Yok'unu da yok saymamış mıydı bunlar!.. 200'e yaklaşan baskı yaparken "Best sellerden edebiyat olmaz" diyerek.. Hande Altaylı müthiş.. Hande Altaylı olağanüstü.. Hande Altaylı, bizim Sagan'ınımız.. Türkiye'de bir Françoise Sagan var!.. İstedikleri kadar görmezden, yazmazdan gelsinler.. Türk okuru Hande'nin farkında ki, Aşka Şeytan Karışır, baskı üstüne baskı yapıyor.. İyi bir yönetmen filmini çekmeli gecikmeden!..
|