Tenis ve reklam
Spor bugün, dünya ticaretinde reklam/sponsorluk sektörünün ana malzemesi. Öyle ki oyun kuralları bile reyting için yeniden düzenlenebiliyor. İstanbul Cup'ı duyurmak için birçok aktivite yaptık. Köprüdeki "Kıtalararası Tenis Maçı" dünyaca ünlü "Tennis Magazine" dergisinde 2005'in en önemli tenis olayları içinde gösterildi. Bu yıl "Kız Kulesinde Kızlar Maçı" ile Başbakan Yardımcısı ve Spordan Sorumlu Bakanımız Sayın Mehmet Ali Şahin'in Hülya Avşar ile katıldığı "Salda Tenis Maçı" medyada geniş yankı uyandırdı. USA Today'in kapağına bile girdik. Sonunda İstanbul Cup'ı duymayan kalmadı. Bu durum aynı oranda maç içi reklamlarına etki etmedi. Reklam koordinatörleri, ya bu spor hakkında bilgi sahibi değiller ya da alan bilgilerini dünya standartlarında geliştirmiyorlar. Oysa terminolojisi ve kültürel yapısı ile tenis tam bir reklam platformu. Bugün ünlü tenisçileri ezbere biliyor. Sharapova , Agassi gibi isimler zaten bu sektörün en güzide malzemeleri. Reklamcılarımız işin teknik yönünü (yapılan reklamın algılamada insanlar üzerinde yarattığı his ve hangi spor karşılaşmasının daha çok reklam aldığı) ıskalıyor. Eurosport'ta tenis, futboldan sonra ikinci branş. Çünkü tenis maçlarının çok ve nitelikli izleyeni var. Ama işin teknik yanı daha çarpıcı. Bir futbol maçının devre arası, oturup reklam izleme yerine ihtiyaç molası kullanma anıdır. Ama tenis, maçı izleyenlerini ekran başına kilitler. Oyun aralarındaki süre 1.5 dakika , set aralarında ise 2 dakikadır . Bu yüzden de dünyanın birçok yerindeki reklam organizatörü önceliğini tenis maçına verir. Diğer neden ise algılamada öncelik ve beraberinde imajı yakalamak. Eğer markanızın içeriğinde prestij mesajı varsa, tenis sporundan daha doğru bir mecra aramanıza gerek yok. Türk sporundaki reklam pastasının başında tek başına oturan futbolun yanında tenis küçücük bir yer bulabilse dünyada imajımızın doğru algılanmasına büyük katkı sağlar.
|