|
|
|
|
|
Bizim liseye kızlar olmadı
|
|
İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş: "Papaz okulu Saint-Joseph'te okudum. Okula, karma kararıyla kızları aldılar, kötü oldu, dayanışma kalmadı."
Bizim liseye kızları almaları kötü oldu
İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş, "Papaz Okulu Saint Joseph'te okudum. Şimdi kızları alıyorlar, kötü oldu" "Okulun karma olma kararı son derece üzücü. Sırf erkek okumanın bize verdiği arkadaşlık ve dayanışmayı bulamazlar".
Genç bir adam düşünün, 1965 doğumlu. Kendi deyimiyle papaz mektebinden, Saint Joseph'ten mezun olmuş. Ardından Türkiye 200'üncüsü olarak Boğaziçi Üniversitesi makine mühendisliğini kazanmış. Ardından Boston ve Brüksel'de uluslararası işletme dalında öğrenimine devam etmiş. Okul bitince 2 yıl Avrupa Birliği'nde uzman araştırmacı olarak çalışmış. Sonra ver elini Cidde. İslam Kalkınma Bankası'nda 3 yılını tamamlayınca yurda dönmüş. Çok iyi derecede Fransızca, İngilizce, Almanca ve Arapça konuşuyor. Durun daha bitmedi. Bir taraftan işini yürütüyor bir taraftan da Ticaret Üniversitesi'nde üretim yönetimi doktorası yapıyor. Bugünkü
Pazartesi Sohbeti konuğum İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş. Başbakan Erdoğan'ın bile "ağabey" dediği Nevzat Yalçıntaş'ın oğlu, Mehmet Yıldırım'ı 1.5 yıl önce tahtından eden Murat Yalçıntaş, aslında sevmiyor kendini anlatmayı. Konu ekonomi, siyaset, işadamları olursa sabaha kadar konuşabilir ama iş kendisine gelince... Orada duruyor işte. Ürkek, hatta korkak davranıyor kelimeleri seçerken. Hep üzerinde bir etiketlenme endişesi. Korkunun ecele faydası yok, soralım soruyu, o da ben de rahatlayayım diyorum.
BÜTÜN ÇEVREM MÜSİAD'DAYDI Parlak bir kariyer ve ardından yurda dönüş. İlk çalıştığınız yer Müslüman İşadamları Derneği (MÜ- SİAD). Muhafazakâr mısınız? Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Önce gergin bir bakış, ardından büyük bir gülümseme. "Sezen Aksu'nun bir şarkısı vardır, 'Beni kategorize etme' diye. Beni kategorize etmeyin lütfen. Her insan kendi başına bir değerdir. İnsanlara takılan sıfatların herkesin gözünde aynı manayı vermediğini düşünüyorum. Size göre muhafazakâr olan bana göre başka bir şeydir gibi. O yüzden kendimi 'şuyum buyum' diye tanıtamam. Ama MÜSİAD'a girişimi sevdiğim, güvendiğim insanlarla birlikte olma çabası olarak açıklayabilirim. Bütün arkadaşlarım ve çevrem oradaydı."
ERKEK ERKEĞE OKUMAK GÜZEL Nasıl bir çevresi var peki? Ya ailesi? Murat Yalçıntaş kendi anlatımıyla memleket sorunlarına duyarlı, düşünür ve yazar bir baba ile avukat bir annenin oğlu. Çok küçük yaştan itibaren, önce yazları, ardından boş zamanlarının hemen hepsinde çalışmış. İlk işi babasının yakın arkadaşı Adalet Partili bir milletvekilinin kitapçı dükkânında kitap satmak olmuş. "Bana kalırsa denizden çıkmazdım ama mecbur tuttu babam" diye anlatıyor. "Hiç unutmam bir hafta çalıştım sadece bir gün geç kaldım diye haftalığımı vermediler. Çok gücüme gitti. O zamandan beri işe hiç geç kalmadım. Kazandığım ilk parayla kitap aldım. Hâlâ paramın çoğunu kitaba yatırırım." Peki lise seçimi? Niye Fransız Okulu? Murat Yalçıntaş okulunu özlemle anıyor. "Ben papaz okulunda okudum. Fransız okulu Saint Joseph'i seçmemin nedeni o kültürü almak isteyişimdi. Fransız okullarının kendine has bir disiplini vardır. Bu disiplin hayatımdaki her alana yansıdı. Prensiplerimi oluşturmada Fransız ekolünün bana kattığı şey çoktur. Ama ne yalan söyleyeyim okula şimdi kızları almaya başladılar ve bence çok yanlış yaptılar. Karma kararı son derece üzücü. Oysa erkek erkeğe okumak güzeldir. Sırf erkek okulunun bize verdiği arkadaşlık duygusunu, dayanışma hissini ben başka bir yerde bulamadım. Şimdi benim okulumdan mezun olmuş hanımlarla karşılaşıyorum, o kadar garip geliyor ki... Anlatamam. " Şirketlerinden bahsetmeyi, 'Haksız rekabet olur' diyerek reddediyor ama Yalçıntaş'ı tanımak için siyasete girene kadar ne iş yaptığını bilmek gerek diye düşünüyorum. Döküm, ısıtma-havalandırma ve telekomünikasyon alanında faaliyet gösteren Yalçıntaş'ın bir firması da sadece pırlanta tıraşlamakta kullanılan özel bir madeni İsrail ve Belçika'ya satıyor. Yalçıntaş, üretimle fabrikanın torna atölyesinde tanışmış: "Babam ve çevresi daha çok konuşup tartışan, fikirleri geliştiren bir topluluktu. Annem ise daha çok üretimin içindeydi. Ben de ona özenirdim. Üretimin içinde var olmak çok heyecan vericiydi. Küçük yaşta fabrikada çalıştım. Altın bileziğimi aldım. İşsiz kalırsam tornacılık yapabilirim." Yalçıntaş'ı belki de MÜSİAD'dan siyasete ardından İTO başkanlığına getiren sebeplerden biri de iyi bir hatip oluşu. Gerçekten de konuşurken kelimelerini özenle seçiyor, göz temasından kaçınmıyor, cümle kurarken asla ara vermiyor. Ya ilk konuşma? Çok heyecanlandığını da itiraf etmekten kaçınmıyor. Yalçıntaş'a göre iyi konuşmacının iki sırrı vardır. Öncelikle anlattığınıza inanacaksınız, kalbinizle anlatacaksınız ve mutlaka bir kürsüden güç alacaksınız. Yoksa elinizi kolunuzu nereye koyacağınızı şaşırır ve ne söyleyeceğinizi unutursunuz.O, 28 Şubat döneminde MÜSİAD'ın Başkan Yardımcısı'yken 'Potansiyel takiyeci muamelesi görmekten bıktım' diye etrafına söyleniyordu. O zamana kadar siyasete atılmayı hiç düşünmeyen Yalçıntaş, dönemin sıkıntılarını yaşayan bir işadamı olarak kafasına dank eden günü anlatıyor "Ben bir sivil toplum kuruluşunda çalışıyordum. Ama o kuruluş az sayıda insana hizmet ediyordu. Yine de politikayı hiç düşünmemiştim. 28 Şubat'ta siyasetin çirkin yüzü ortaya çıktı. İnsanlara bel altından vuruluyordu. Eğer siz bu vuruşlara karşı dik duramazsanız bu sefer kurumları sorgulamaya başlıyorsunuz. Ben de herkes gibi şikâyet ediyordum. Bir gün çok güvendiğim bir büyüğüm, 'Senin şikâyet etmeye hakkın yok çünkü elini taşın altına koymuyorsun' dedi. O gün siyasete karar verdim. Elimi taşın altına koydum."
BU MEVKİNİN ZAMANI GELMİŞ AKP'nin kurucu üyesi, yaklaşık 2 yıl öncesine kadar AKP İstanbul İl Başkan Yardımcısı olan Murat Yalçıntaş nasıl oldu da İTO'ya başkan oldu? 28 Şubat'ta etiketlenen bir işadamıyken bugün tüm İstanbul işadamlarını temsil eden güce ulaşmak nasıl bir duygu? Derin bir iç çekişin ardından "Büyük bir onur" cümlesi dökülüyor dudaklarından. "Çok güzel bir duygu. Siyasette Türkiye'ye bir şeyler verebildiğime inanıyorum. En azından kendi sorumluluğum olan alanlarda. Belki de bu mevkinin zamanı gelmişti. Çünkü zamanı dolmadan hiç bir şey olmaz hayatta. Meclis'teki 10 yıllık hizmetten sonra arkadaşlar bana bu teklifi getirdi. Layık görmüşler, oldu. Dünya bir değişimden geçiyor. Bu değişime ayak uydurabilmek için vizyon geliştirmemiz özellikle KOBİ'lerin geleceklerini planlamak gerek"
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|