|
|
Kim daha başarılı?
Meslek ne olursa olsun, başarılı olmanın ölçütü nedir? Çok tanınmak, bilinmek, 'medyatik olmak' mıdır? Yani gazeteler, televizyonlar her gün ondan söz edecek; birileri göklere çıkarırken, başka birileri yerden yere vuracak. İşini nasıl yaptığından çok, söylediği sözler veya attığı adımlar nedeniyle gündeme gelecek. Polemik yaratmada usta olacak. Bu kişiler midir başarılı olanlar, yoksa gündeme gelmekten elbette hoşlanan ama gündeme gelmek için özel bir çaba harcamayan, buna kafa yormayan yani, kendince başarılı olmayı hedefleyen ve işini iyi yapmaya çalışan ve de gerekeni fazlasıyla yapan biri midir? Öyle kişiler vardır ki, mesleklerinde bir numaradırlar ama kendi sektörünün dışında olanlar tarafından tanınmazlar. İsimleri kamuoyu tarafından bilinmez. Bilinmediği için biz onları başarısız mı sayacağız? Popüler kültürün yarattığı son zamanların en popüler isimlerinden Armağan Çağlayan her fırsatta bu konuyu diline doluyor. Başarılı olmanın tek kıstasının 'popüler olmak' olduğunu savunuyor. Ki popüler olmak çok kolay... Hangi meslekten olursanız olun, popüler birileri hakkında ileri geri konuşmanız, hakaret etmeniz, ünlü biriyle aşk yaşamanız, hatta yapar gibi davranmanız yeterli. Bir de toplumun hassas olduğu alanlara dalar ve galeyana getirecek sözler söylerseniz, kimse sizi tutamaz.
POPÜLER OLMAK VEYA OLMAMAK Aynı günlerde Ertuğrul Özkök, başka bir konudan yola çıkarak benzer bir konuya değindi ve köşe yazarlarının medyatik olmak, yani çok okunmak ve tanınmak adına yaptığı yanlışlardan söz etti. Dedi ki; "En çok alkışlananlar makul çoğunluğun 'ortak aklına' değil, azgın azınlığın 'marjinal kızgınlıklarına' ve 'marjinal tapınmalarına' seslenmektedir. Böyle olunca da bütün bir toplum, 'yuhalanmayla', 'yaşasın' çığılıkları arasına sıkışmakta ve meydan kavgaya kalmaktadır." Ve ülkesini seven yazar ve gazetecilerin daha az tıklanmayı göze alarak makul çoğunluğun ortak aklına hitap etme dürüstlük ve cesareti göstermesini önerdi. Bunu yapan pek çok yazar ve gazeteci var elbette. Ama bu yüzden gazetelerinden ve köşelerinden olduklarını da unutmamak lazım... Popüler olmamak adına, az ama öz kişi tarafından okunmayı tercih ettiklerinden dolayı işsiz kaldılar. İşlerine son verilme nedenleri, internette tıklanmamaları, anketlerde isimlerinin ilk sıralarda yer almamasıydı. Duygu Asena'nın da bu nedenle işine son verilmişti, Milliyet gazetesi tarafından. Popüler olup olmadığını da siz düşünün artık. (Çünkü yaşlanmıştı! Bu da ayrı bir tartışma konusu... Ve uzun süre yazacak bir yayın organı bulamadı. Bugün ölümünün ardından methiye düzülen Duygu Asena'ya büyük gazeteler köşe vermedi, televizyon kanalları kadın programları için onu düşünmedi. (Sunucu olması gerekmez, ondan daha iyi danışman-yapımcı-yönetici olabilir mi?) Kaldı ki mesleğe başladığı ve haksız yere kovulduğu ve sonradan yöneticilerin de pişmanlığını dile getirdiği Hürriyet gazetesinin ona bir vefa borcu vardı. Yani herkes kendi yolunu kendi tercihine göre belirliyor. Herkes popüler olmak zorunda değil. Üstelik isimleri bilmiyor diye işlerini iyi yapmadıklarını asla söyleyemeyiz. Ayrıca işlerini iyi yaptıkları halde tanınmamalarının nedeni onların değil, medyanın işini iyi yapmamasından kaynaklanmaktadır.
|