Nefret etmek bir tercih
İki yıl öncesine kadar Yüsra; Filistin'de 17 yaşındaydı ve giyinmeyi, fotoğrafçılığı seven bir genç kızdı. Daha çocuk yaşında amcası ve canı gibi sevdiği erkek kardeşi, gözlerinin önünde İsrail'in bir saldırısında ağır yaralanmış. Yaşadığı Nablus kenti, Filistin'in en şiddetli, kanlı bölgelerinden. Pek çok suikast bombacısı buradan çıkıyormuş. Hani Akad; 24 yaşında İsrail'e karşı suikast saldırılarını planlayan bir militan veya kurtuluş mücadelecisi... Daha çocuk yaşında İsrail askerlerini taşlarmış. Arabaların akülerini çalıp, elektrik telleri ile birleştirip, sokağın ortasına koyarmış ve evin çatısına çıkıp, İsrailliler'in tepkisini seyredermis. 'Patlayıcı var' diye onları korkutmaktan zevk alırmış. (Bu hikayeyi okurken televizyonlarda sürekli gördüğümüz görüntüler gözümün önüne geliyor. İntihar saldırılarının sonrasında daha kanların kurumadığı, insan parçalarının toplanmadığı yerlerde o küçücük çocukların, oyun parkındaymış gibi kameramanların peşlerinden koşturmaları... Bu çocuklar vahşi hayvan gibi yetişiyorlar, şefkat duyguları daha bu yaştan nasırlaşmaya başlıyor.) Hani, İsral'in Nablus'a yaptığı operasyonlardan sonra, gönüllü ilkyardım ekibinde yer alıyor. Gördüğü vahşet dolu manzaralar, Hani'nin öfkesini daha da artırıyor ve o da silahı eline alıp, kısa sürede mücadelecilerin başını çekmeye başlıyor. İsrail'in 'en çok aranılanlar' listesine giriyor. Yani birinin gözünde özgürlük savasçısı olan, diğerinin gözünde terörist olabiliyor. Yüsra, Hani'ye aşık oluyor ve onunla tanışma fırsatı yakaladığında 'Ben suikast bombacısı olmak istiyorum' diyor. Hani, 'Yurtseverliğin için mi bunu istiyorsun' diye sorduğunda da cevabı, 'Hayır, sadece bu hayattan sıkıldım' oluyor. Belki de Nablus'un zavallı sokaklarında intihar bombacısı olmak için kendini önermek, genç kızın flört etme yöntemiydi. Öyleydiyse işe yarıyor ve aralarında bir yakınlık başlıyor. Evlenmeye karar veriyorlar. Ancak birkaç hafta sonra Hani, İsrail'in bir operasyonu sırasında öldürülüyor, Yüsra ise suikaste teşebbüs suçundan hapse konuluyor. Onlar; hayal kırıklıkları, umutsuzlukları yüzünden, yaptıkları seçimlerle, ödedikleri bedelin büyüklüğünü fark edemeyenlerden sadece ikisi... Dünya; içlerindeki nefretin büyüklüğü nedenini aşmış, bu yıpratıcı hisleri kimlikleri olmuş insanlarla dolu. Pek çoğunun başkalarından nefreti, kendi çocuklarına, kendi geleceklerine olan sevdiklerinden daha büyük. Bombadan daha çok, suikast bombacısı olmak isteyen var ortada. Sadece 20. yüzyılda insanoğlunun yüz milyon insanı öldürmüş olabileceğini aklınız alıyor mu? Birbirimizi kınayarak, nefret ederek, öldürerek, yok ederek, kalbimizi sımsıkı kapatarak; enerjimizi, bütünlüğümüzü, içimizdeki Tanrı'yı yok ediyoruz. Bu toplu bilinçsizlik; içimizdeki olumsuz hisleri, insanları her boyutta şiddete yönlendiriyor.
*** Dünyanın şiddetinden bahsedecek çok şey buluyoruz da kendi kendimize yaptıklarımızı pek görmüyoruz!.. Trafikten, lahananın tadından, uzun yoldan, patronundan nefret edenler... Fark edin ki aslında nefretiniz sadece sizin tercihiniz! Kendinizi nefret etmeye şartladığınızda, hoşnutluğa kapalı bir görüş alanı ile tüm kapıları kapatıyorsunuz. Nefret etmek, nefreti ve öfkeyi daha çok çekiyor, toplu negatif bir enerji haline dönüşüyor. Nefret hissini davranışımıza taşıyoruz. Bu negatiflik içinize bir yerleşti mi kimliğiniz oluyor. Alışkanlığınız olan otomatik negatif reaksiyonlarınızı göstereceğinize; kendinizi izlemeyi ve negatif hislerinize karşı davranışlarınızı bilinçli olarak seçmeyi deneyin. Bu şekilde; dünyada olup biten vahşeti sadece okuyarak, seyrederek kınayacağınıza, toplumun kolektif nefretini kıracak ilk adımı atmayı tercih edebilirsiniz. Önce kendi negatifliğinizi değiştirmekten başlayarak...
Elvan Demirkan
|