|
|
|
|
|
|
'Tekne güzel, ekip candan, yemekler harikaydı...'
Yolculuk boyunca kuralları insanların değil, doğanın koyduğunu anlatan Öngör, sıradan bir günün güneşin doğmasıyla başlayıp, batmasıyla bittiğini söylüyor. "5:30-6:00 gibi uyanıyorsunuz ve hemen güverteye çıkıyorsunuz. Teknede kendime bir yer buldum ve her sabah ilk iş olarak, 45 dakika boyunca sporumu yapıyordum. Teknede sonuçta çok hareketsizsiniz." Birol Kutadgu, ilk günlerde Öngör'e eşlik etmek istediyse de, onun disiplinli temposuna ayak uyduramadığını söylüyor. Kahvaltıdan sonra bitki çayı içiliyor, çünkü Türk usulü demlik çay tekne yaşantısına uygun değil. İlk günlerde kaptan ve mürettebat yolcular için ayrı bir sofra kurmak istemiş, ancak Öngör ve Kutadgu, ekiple birlikte yemek yemek konusunda ısrar etmiş. Bu da kaynaşmalarını sağlamış. "Ekipte çok iyi bir aşçımız vardı. Öğlen tüm yemekler ortaya geliyordu, salatalar, deniz mahsulleri... ve herkes kendi alıyordu. Kahvaltımız ise önceleri sadece meyve, yoğurt ve baldan oluşuyordu. Sonra Birol, her gün zeytin, peynir gibi şeyler ilave etmeye başladı," diye anlatıyor Akın Öngör.
DENİZDE GÜNLÜK HAYAT Kahvaltıdan sonra Öngör de, Kutadgu da kendi köşelerine çekilip günlüklerini tutmuş. Öğleye doğru 'kuşluk vakti birası'nı içen Birol Kutadgu, karadaki alışkanlıklarından denizde de vazgeçmemiş ve teknedeki herkese tavla oynamayı öğretmiş. Öğle yemeklerine eşlik eden şaraptan sonra Biral Kutadgu biraz uyurken, Öngör de kitap okuyarak geçirmiş zamanını. Teknede yolculuk ederken insanın düşünmek için çok fazla zamanı olduğunu söyleyen Öngör "Hayata yeniden bakıyorsunuz, geçmişi görüyorsunuz. Konuşmak için de çok zamanınız var. Birol ile o kadar keyifli sohbetler yaptık ki... Çok keyif alıyorduk ve orada, aslında hayatınızdaki ne kadar ufak şeylerin size ne kadar büyük mutluluklar verdiğini anlıyorsunuz," diye sürdürüyor sözlerini. 80 günlük yolculuğun sonunda Tahiti yakınlarındaki Papetee'ye vardıklarında mürettebat ve kaptan, hiç böyle bir âdet olmadığı halde, Öngör ve Kutadgu'yu karada bir restorana götürmüş ve çok duygusal bir konuşma yapmış. Öyle ki, herkes yolculuğun bittiğine çok üzülmüş...
|
|
|
|
|
|
|
|
|