Kuyumcular vergiden şikayetçi
Herkesin bakarken iç çektiği, kuyumcu vitrinlerini süsleyen altın ve mücevherat imalatçı ve satıcıları da vergi uygulamalarından şikayet ediyorlar. Enflasyonist ortamlarda kıymetli maden ticaretinde gerçek kazancı belirlemek oldukça zordur. Altın gibi kıymetli madenlerin alım satım bedellleri arasınadaki maliyet bedelinin belirlenmesinde sıkıntı yaşandığını iddia eden kuyumculuk sektörü, bunun enflayon muhasebesi ile belirlenemeyeceğini söylüyor. Biz hepimiz, kuyumcuların çok kâr ettiğini düşünürken, kuyumcular da sattıklarının yerine aynı malı koyamadıklarını söylüyor. Kuyumcular, enflasyon muhasebesinden sonra kârı sadece işçilikten yaptıklarını, altın satışından ise kâr edemediklerini iddia ediyor. Kuyumculuk sektöründe vergilendirmenin, kazanç vergisi olmaktan çıkıp, sermaye üzerinden ödenen bir servet vergisine dönüştüğü iddia ediliyor. Kuyumculara göre altındaki fiyat hareketleri, ülkemizdeki enflasyona bağlı olmaktan ziyade, uluslararası borsalara bağlı olarak değişiyor. Dolayısıyla kuyumcunun vitrininde bulunan bin YTL'lik bir bileziğin dünya altın borsasındaki fiyat artışlarına göre fiyatı yükeliyor. Vitrinde bulunan bin YTL'lik bilezik, 1 yıl sonra dünya borsasında belirlenen altın fiyatları diyelim ki yüzde 60 artışla bin 600 YTL'ye ulaşmış ve aynı dönemde ülkede enflasyon oranı ise yüzde 20 olarak gerçekleşmişse, enflasyon muhasebesine göre geri kalan yüzde 40 kuyumcunun kârı olarak düşünülmemelidir . Ben bin liraya aldığım bileziği 1 yıl sonra bin 600 liraya satınca, maliye bana diyor ki, sen 600 lira kâr ettin bunun üzerinden vergi ver. Oysa ben bu bileziği yerine koymak için bu kez bin 500 liraya aynısını alıyorum. Yani benim gerçek kârım 600 lira değil. Aksi takdirde aynı kuyumcu sattığı bileziğin gramajında bir başka bilezik vitrinine koyup satamayacak ve kısa bir süre içinde sermayesini tüketecektir. Açıkçası kuyumcu şunu söylüyor: Dünya borsaları ile paralel fiyat politikaları izlenmesi gerektiğini; bu nedenle daha önce 4842 sayılı kanun ile getirilen ve daha sonra 5024 sayılı kanun ile uygulamadan kaldırılan maliyet bedeli artırımı uygulamasının yeniden hayata geçirilmesinin daha gerçekçi olacağını savunuyor. Bu çerçevede 5024 sayılı kanunla kaldırılan 4842 sayılı kanunla Gelir Vergisi Kanunu'nun 38. maddesine eklenen fıkra, tekrar ihdas edilerek, kuyumcuların enflasyon ve altının fiyat artışından etkilenmeleri ve bu farklardan vergilendirilmelerinin önlenmesi gerektiğinin altı çiziliyor.
ÖTV nasıl alınmalı? 4760 sayılı ÖTV'nin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de vergilendirmedeki rolü ve amacı lüks tüketim kullanan yüksek gelir grubu olan kitlelerden daha fazla vergi gelirinin sağlanması. Zorunlu ihtiyaç maddesini alan bir dar gelirli ile mücevher gibi değerli bir malı alan yüksek gelirliden aynı vergiyi almak adaletle bağdaşmaz. Kuyumculuk sektörü de bu görüşe katılmakla birlikte, uygulamadaki bazı sıkıntıları dile getiriyor. Onlara göre, ÖTV nihai tüketim aşamasında vergilendirilmeli . Malın nihai alıcısı olan yüksek gelir grubuna mensup alıcıya bu mal satıldığında ÖTV devreye girmeli. Yoksa kuyumcu esnafının üretim aşamalarında bu denli yüksek vergi yükü altında kalmamalarını istiyor. Gördüğünüz gibi herkes şikayetçi. Bunun orta yolunu nasıl bulacağız?
|