Her pazar yollarda...
Fransa Zidane'ın attığı penaltı golüyle 1-0 öne geçiyor... İtalya eşitliği sağlıyor çok geçmeden... Uzatmalarda Zidane kafa atıyor ama topa değil!.. Hakem bir matador gibi yetişip, kırmızı kartını gösteriyor... 2006 Dünya Kupası'nın final maçı penaltılara kalıyor... Geçen pazar günü benim de, milyonlarca insan gibi Fransa-İtalya maçını seyrettiğimi sanmayın! Aynı saatlerde ben, Kadıköy çarşısındaki Çiya Lokantası'nın terasında oturmuş, Noel Baba ile yemek yiyordum!.. Ne yani, Noel Baba yalnızca kış mevsiminde mi geliyor sandınız!?. Tepemizde dolaşan Kadıköy martıları tanıdılar Noel Baba'yı ve ona güzel bir çocuk şarkısı söylediler.
'HASAN AMCA' OLDU Yıllar öncesinin bir şarkısıydı: "Düşünün Antalya'da mutlu bir Hollandalı!" Antalya'yı bilmem ama İstanbul'da mutlu, hem de çok mutlu bir Hollandalı yaşıyor... Adı, Theo Hasselo. 80 yaşındaki Theo, ilk kez 1991'de, yılbaşı tatilini fırsat bilerek gelmiş İstanbul'a: "İlk ziyaretimde çocukların karşısına Noel Baba kılığında çıktım. Uzun, beyaz sakallarım var. Çocuklarla yakınlık kurdum ve ülkeme geri döndüğümde bana mektup yazmaya, resim göndermeye başladılar." Theo'nun sözünü ettiği Aziz Nesin Vakfı'ndaki çocuklardır... Edebiyatımızın mizah ustasıyla Hollanda'da karşılaşır Theo. Hollanda'da da Türklerle iç içedir zaten. Soyadının Türkçe'de 'Hassölo' olarak söylenmesinden dolayı Türklerin 'Hasan Amca'sıdır. Emekli olunca Türkiye'ye yerleşmeyi daha o yıllardan kafasına koyar. Theo'nun Hollanda'da tanıdığı, sorunlarıyla ilgilendiği Türkler, cezaevlerindeki mahkûmlardır! Hollanda cezaevlerindeki Türk mahkûmlara sosyal danışmanlık yapan Theo Hasselo, sorunlarını anlayabilmek için kültürlerini tanımaya karar verir. Türkiye üzerine ne kadar kitap varsa, birbiri üstüne devirir. Bizi, bizden daha iyi tanır... Öyle ki, o akşam, yemek için Kadıköy'e giderken Altıyol'dan geçiyorduk... Ünlü boğa heykelini boyalı parmağıyla göstererek şunları söyledi: "Sunay Bey, bu, İstanbul'da Bir Zürafa adlı kitabınızda sözünü ettiğiniz, Alman kralı II. Wilhelm'in, II. Abdülhamit'i ziyarete gelirken armağan olarak yanında getirdiği boğa heykeli değil mi?" Parmaklarındaki boyalar çıkmamıştı Theo'nun. Her pazar olduğu gibi o gün de, İstanbul Oyuncak Müzesi'nin bahçesinde çocuklara oyuncak yapmayı ve boyamayı öğretmişti. Theo, Aziz Nesin Vakfı'nda kurduğu marangozhanede oyuncak yapmayı sürdürüyor; haftada bir gün de, sabahın yedisinde kalkıp üç saatlik yolculuğun ardından Oyuncak Müzesi'ne geliyor. Neden mi? Çocuklarınız için! Ben, Oyuncak Müzesi'nin bir toplum için ne kadar gerekli olduğunu, çocuklara ve çocukluğumuza değer vermemiz gerekliliğini anlatarak destek alabilmek amacıyla onca kapı çalıp dil dökerken, Theo her pazar sabah erkenden yollara düşüyor, İstanbul Oyuncak Müzesi'ne doğru... 80 yaşında ve bir Hollandalı!
OYUNCAKLI DİRENİŞ Theo'nun ülkesi İkinci Dünya Savaşı sırasında Naziler tarafından işgal edildiğinde 17 yaşındaydı... Hiç düşünmeden direnişçilere katılır Theo... Theo Hasselo, çocuklara oyuncak yaparak sürdürür direnişi... Düş dünyasının, yarınların daha güzel olacağı inancının da işgal edilmesini tahta oyuncaklarla engeller. Çocukların barış dolu, sevgi dolu dünyasını Theo'nun oyuncak ordusu korur. Theo Hasselo!.. 'Türk' olduklarını üstüne basa basa söyleyenlerin dizilerindeki 'kahraman'lara özenen çocuklarımız okullarda can alırken, bir Hollandalı çocukların düşlerini canlandırmak için her pazar günü omzunda alet çantasıyla yola koyuluyor, 80 yılın yorgun adımlarıyla... Tüm dünya 2006 Dünya Kupası'nın final maçını seyrederken, ben, iki kere final oynayan ve kaybeden Hollanda'yı anlattım Theo'ya ve eşi Anty'e... 1978'de Arjantin'de, Arjantin'e 3-1 yenilen Hollandalı futbolcuların, final maçı sonrasındaki törene şeref tribünündeki diktatörleri selamlamamak için katılmadıklarını söylediğimde yüzü güldü Noel Baba'nın. Dedi ki: "İnsanlıklarını değil, maçı kaybetmişlerdi!"
|