İçten gelen o ses...
Röportaj okurken, birisi "İçimdeki sesi dinledim..." derse hafif dikkat ederim... "Bakayım nasıl dinlemiş?" diye... Maalesef aradığımı çoğu zaman bulamam... Belli ki, "içindeki sesi dinlemek" klişesinin prim getireceğine inanmış eften püften bir şeyler gevelemiştir... "İçindeki sesi dinlemek" klişesi romantiktir... İnsana gizem verir... Hırt ve kaba olmadığı izlenimini uyandırır... Sahibinin her şeyi günlük basit çıkarlara göre hesaplamadığı havasını verdirir... İçinde biraz bilgelik biraz da ermişlik barındırır... İnsana hoşluk katar... Estetiktir ve inceliktir...
Oysa içindeki sesi dinlemek hiç de öyle kolay ve herkesin ağzına alacağı ucuzlukta bir söz değildir... Çünkü mesele içindeki sesin ne olduğu meselesidir... Bir kere içindeki ses, dışardaki güruh koroyla aynıysa, senin dinlediğin ses içindeki ses değil, dışardaki güruhun içine akıttığı sestir... Orijinalitesi ve kreativitesi yoktur... Sıradandır ve papağan tekerlemesidir... Hayatı anlamlandırmaktan uzak, sıradanlaşmış sloganları, içimdeki sesi dinledim orijinalliğiyle yutturmaya kalkanlardan hiç haz etmem ben... Salaklığa prim verenlerden olmam... "İçindeki sesi dinleyebilmek için" insanda o sesi dinleyebilecek kulak olmalıdır önce... Kulak olması da yetmez... İnsanın içinin, dışardan gelen her türlü çöplük gürültüye kapalı olması gerekir... Dışarda her daim gürültü fazladır... Birçok insan için ağızdan ses çıkarmakla gaz çıkarmak arasında hiçbir fark yoktur... İçerdeki sesi dinlemek için önce o sesi oluşturmak gerekir... Oluşturabilmek için de gürültü çöplüğünden uzak, sakin ve duygularla haşır neşir olmak gerekir...
Sonrası daha da önemlidir... İçten gelen o ses, rağmenlere rağmen içten gelmelidir... Karşı çıkılacaklara rağmen, içteki duyguların sesi olmalıdır... Katıksız, insanın kendi duygularının sesi olmalıdır... Farklı olma cesareti, duyguların orijinalliğinden, katıksızlığından, naifliğinden ve samimiyetinden kaynaklanmalıdır... İçteki ses, denenmiş yolların kolaycılığının sesi değildir... İçten gelen ses, herkesin söylediklerinin ötesinde, kendi içinin, kendi duygu dilinin ortaya çıkarttığı sestir... Herkesin içten gelen bir sesi yoktur... Duygusuzların hiç yoktur... Olanların bazılarının da onu duyacak kulağı yoktur... Hem sesi hem kulağı olanların bazılarının da cesareti yoktur... Sonuçta içten gelen sesle hareket edenler özeldirler... Zırva klişelerin çok uzağında yerleşiktirler... Kendi hayatlarını ve kendi dünyalarını yaşarlar... Bir gizemin çekiciliğinde romantikayı yaşarlar... Onları kuru gürültüde tanımak, ayırt etmek zordur... Sadece küçük bir ipucu... "I did it my way" parçası çalarken, anlamlı bakışların altında biraz hüzünlü biraz keyifli, derine dalmış insan görürseniz... Emin olun... O gördüğünüz, içindeki sesi dinleyen insanın ta kendisidir...
|