Mayınlı tarla
Başbakan'ın gönlünden ve aklından geçenlerin hiçbir süzgeçe tabi olmadan ağzından çıkması Türkiye'yi sıkıntıya sokuyor. PKK'nın son eylemlerinin yarattığı haklı infialin bir sınır ötesi askeri harekata yol açması bugünkü şartlarda herhalde Türkiye'nin çıkarına değil. Hele geçen haftaki eylemde devletin bir türlü ortadan kaldıramadığı korucuların dahli olduğu doğruysa. Daha da önemlisi PKK'nın Türkiye'nin içinde olduğu da biliniyorsa. Bunlar ABD'nin ve Mesud Barzani'nin hareketsizliklerini mazur göstermez. Özellikle ABD bugüne dek yaptıklarından fazlasını yapmakla bir müttefik olarak yükümlüdür. Daha açıklanalı iki hafta olmuş vizyon belgesinin mantığı ve ruhu da bunu gerektirir. Ancak öfkeyle kalkanın büyük zararla oturabileceği bir bağlamda askeri harekat türü bir karar bölgede olup bitenlerden bağımsız olarak verilemez. Öylesi bir hamle Türkiye'nin çıkarlarını örseleyecektir. Ülkenin içini de fazlasıyla karıştırma ihtimali yabana atılamaz. Hele Kandil Dağı'nın İran ile birlikte kuşatılması gibi bir alternatif gerçekten varsa, böyle bir işbirliği Ortadoğu'da yaşananlar göz önüne alındığında Türkiye'yi taraf yapacaktır. Zira Lübnan'da yaşanan facia bir anlamda İsrail-İran veya ABD-İran savaşı da sayılır. Bu nedenle de tırmanma ihtimali küçümsenemeyecek derecede yüksek. Hizbullah'ın İran veya Suriye'ye danışarak ya da danışmadan yaptığı hamle ile karmaşık bir denklem ortaya çıktı. İsrail'in sivillerin hayatlarını gözetmeden yaptığı ve dünyanın tepkisini çeken saldırıları işin yalnızca bir boyutu.
Krizde en kârlı ülke İran ABD'de bir kesim bu savaşın Hizbullah'ı ve Hamas'ı etkisizleştirerek İran'ın caydırıcılığını eriteceğine inanıyor. Bu nedenle herhangi bir diplomatik çözüme doğru hareket etmesi en erken bir hafta sonra söz konusu olacak. Ancak bu süre zarfında bile Hizbullah'ın ne ölçüde zayıflamış olacağı pek belli değil. Yeni muhafazakârlar İran'a yönelik bir saldırı isterken, Cumhuriyetçi parti içinden geleneksel muhafazakârlar bu deliliğe pek teşne olmadıklarını belirtiyor. Hamas ve Hizbullah, İsrail ile bu savaşlarında İran ve Suriye'yi arkalarına aldı. İran son gelişmelerden en fazla yararlanan ülke. Ortadoğu'daki kriz, İran'ı gündemin tepesinden çıkardı. G-8 zirvesinde İran'ın üzerinde pek durulamadığı gibi, Ortadoğu sorunundaki farklı duruşları nedeniyle ABD ile Rusya arasındaki çatışma daha da açığa çıktı.
Türkiye 'ince' adımlar atmalı Rusya, ABD'nin istediği desteği vermezken; ABD de Rusya'nın neredeyse tamamlanmış Dünya Ticaret Örgütü üyeliğini veto etti. Tüm bu gelişmeler İran üzerindeki BM Güvenlik Konseyi baskısını kaldırdı. Üstelik Tahran, Hizbullah'ı ateş kesmeye ve rehineleri iade etmeye ikna gücüne de sahip. Bu gücünü kullanmak da isteyebilecektir. Büyük Arap devletleri ise zımnen İsrail'in arkasında duruyor. Bunun bir sebebi, devlet dışı aktörlerin güçlenmesinden duydukları kaygı. Son gelişmelerle ABD'nin demokratikleşme baskılarından da kurtuldular. Diğer sebebi ise yükselen Şii kuşağı ve İran'ın bölgedeki artan etkisine karşı çıkma arzusu. Ancak İran'ın elinde henüz kullanmadığı bir başka silahı daha var: Iraklı Şiiler. Lübnan'da olup bitenlere Irak Şiiler'i de tepki gösterir ve ABD ordusuna yönelik eylemlere girişirlerse pandomim tamamlanmış olur. Bu felaket dönemi geçtiğinde geçmişe dönülmeyecektir. Türkiye ortalığın toparlanmasında başat aktörlerden biri olacaktır. Dolayısıyla tüm gücünü muhafaza etmesi, iç istikrarını koruması ve varolan diplomatik bağlantılarını bütüncül barış yönünde kullanması gerekir. Böyle bir gündeme sahipken Kuzey Irak'a kara harekâtı çok ince düşünülmesi gereken bir seçenektir.
|