Küreselleşme mi?
Büyükçe sayılabilir bir hazine ihalesi daha dün gerçekleşti. Bir alan pişman bir almayan. Gözlerimiz ekranlarda ABD tüketici fiyatları verisini bekliyoruz. Tahminlerin altında veya üstündeki her gelişme bizi etkileyecek. Bundan sadece 6 yıl önce Amerikan ekonomisi dünya için bu kadar önemli miydi? Tahminlere aykırı bir gelişme beklenebilir miydi? ABD faizlerinin 0.25 puan daha artması bizde ve bize benzeyen ülkelerde ekonomik felaket senaryolarını gündeme getirir miydi? Altı yıl önce Bosna'da, Kosova'da savaşlar durmuş, İsrail-Filistin barış görüşmeleri olumlu yönde ilerliyor, İran batıya yakınlaşmaya hazırlanıyordu. Ya petrol fiyatları? Ham petrolün varili 30 dolar seviyelerindeydi. Bugünküne göre sudan ucuz. Japon Merkez Bankası negatif faizli Yen ile ABD ekonomisi üzerinden kendi bankacılık sistemini kurtarıyordu. Tabii ki ABD ekonomisini finanse ederek. Aslında sistem kolay. Bankalarınıza dolar faizinden çok daha düşük faizle Yen borç verirsiniz. Bankalarınız dolar cinsinden kağıtlara yatırım yapar. Yen satıp dolar aldıkça doların değeri yükselir. Hem ihracatınız artar hem bankalarınızın Yen olarak karlılığı. Kamu harcamalarını tutup, kamu borçlanmasını arttırmadığınız, çok düşük faizle iç talebi patlatmadığınız ve enflasyona yol açmadığınız sürece fevkelbeşer. Sakın aynı dil kökenine, Ural-Altay, sahibiz diye bizde denemeyin. Biz Japon değiliz. Avrupa Birliği üyeleri, Euro'yu oluşturan ülkelerin kurlarını sabitlemiş, ABD'ye yatırıp paradan para kazanıyorlardı. Eh, bizim, Rusya'nın, Uzakdoğu ülkelerinin, Latin Amerikalılarının durumları biraz kötülemişti. Birilerinin de üretip, çalışması lazımdı. ABD ekonomisinde ileri teknoloji üreten sektörler lider konuma gelmiş; silah, enerj ve otomotiv gibi endüstrilerin gelişmesini kendisine muhtaç bırakmıştı. Doğrudan tüketiciye pazarlanabilir ileri teknoloji her yerde verimlilik artışlarını coşturuyordu. Dünyanın her yerinde aynı anda pazarlanabilinir ürünlere sahip olmak felsefesini de beraberinde getirdi. Açıklık, şeffaflık, hesap verilebilirlik ve iyi yönetişim felsefenin temel ilkeleri haline dönüşmüştü. Uluslararası yolsuzluğu önleme komisyonları, gelir dağılımı konferansları ardı ardına toplanıyor; IMF ve Dünya Bankası bu müessir fiilleri habire kınıyorlar, yaptırım sopasını bile gösteriyorlardı. Ürettiğin mala dünyadaki her birey potansiyel müşteri ise önce müşterine alım gücü sağla ki para kazanabilesin. İşte buna küreselleşme deniyordu. Küreselleşmenin bol miktarda karşıtı da vardı. Eserler veriyorlar, renkli gösteriler düzenliyorlar, cana zarar vermeden yakıyor, yıkıyorlardı.
Şimdi neredeler? Çocuk işçiler okula mı başladı? Afrika'da AIDS'e çare mi bulundu? Mikro kültürler kozmosa altın harflerle mi kazındılar? Yoksa küreselleşme karşıtlarının tezgah altı sponsorları şimdi dünyada iktidar mı oldular? Yakın tarihi bu büyük boşluğu, bu ıssız derinliği, bu hızlı devinimi düşünmekten hoşlanmaya başladım bile.
|