| |
|
|
Sortie'de şiir gibi bir akşam..
"İstanbul üzerine en güzel şiirleri yazan Yahya Kemal olmalıydı yanıma" diye düşündüm bu şiirsel geceyi yaşarken.. İlham Gencer piyanosunun başında.. Yanında İpek.. İlham Ağabey müziğin en güzel aşk şarkılarını birer birer çalıyor.. İpek söylüyor.. Kendisi söylüyor.. Düet yapıyorlar.. Kendimizden geçip bizler katılıyoruz.. Koro oluyor.. Sortie'de bir akşamüzeri.. Salomanje'deyiz.. Karşımızda Boğaz.. Güneş yavaş yavaş batıyor.. Masmavi gökyüzü giderek griye dönüşüyor.. Nasıl emsalsiz bir manzara.. Nasıl insanı alıp götüren bir müzik.. "Happy Hour" derler dünyada bu saatlerde.. Mutlu saatler.. Niye öyle dendiğini anlıyorum.. Güneşin batması, havanın kararmaya başlaması aslında hüzün değil mi?.. Ama ben kendimi öyle mutlu hissediyorum ki, dinlerken.. Dünyanın en güzel manzarası Boğaz.. Ve dünyanın en güzel şarkıları.. Karşı sahile bakıyorum.. Evlerin ışıkları bir bir yanmaya başlıyor.. Çiğdem'in satırları gibi.. Takalar geçiyor, allı yeşilli.. Ecevit'in dizeleri gibi.. İlham Ağabey, Elvis'in en sevdiğim şarkısını okuyor.. "Falling in love with you!.." "Herşey var, bir şey yok diyorum anlasana" demiş şair.. Nerde o bir şey?.. İlham Ağabey, nerde olduğunu Frank Sinatra ile söylüyor.. "I had you under my skin.." Derimin altındasın.. Sevdiğinin insanın derisinin altında olmasının ne demek olduğunu hissediyorum bu kez.. Ortalarda olmadığı zaman nerde biliyorum şimdi.. Güneş iyice battı.. Karşıda ışıklar coştu.. Işıldaklar aydınlatıyor, solda Kuleli'yi pırıl pırıl.. Genç Fuat Uluç'un, babamın Boğaz'a baktığı pencereler bunlar.. Yaz geceleri sonuna kadar açarlarmış camları.. Çünkü karşıdan, Bebek Belediye bahçesinden Müzeyyenlerin, Hamiyetlerin sesleri gelirmiş, hele rüzgar da elverişli ise.. O zaman nerde mikrofonlar, güçlü kabinler.. Güçlü olan ses.. Allahın verdiği ses.. Bugünkü gibi bilgisayarların elektronik aletlerin yarattığı değil.. O pencerelerden şimdi İpek'i, İlham ağabeyi dinliyorlar mı acaba?.. Sağda Beylerbeyi camisi.. Çifte minareli.. O da aydınlatılmış.. Az sonra o caminin minarelerinin arasından, Çamlıca tepesinden ay doğuyor.. Yusyuvarlak.. Dolunay.. Mehtap şarkılardaki gibi, yüzlerce gönülde geziyor.. Şarkılar.. Boğaz.. Mehtap beni mest ediyor.. Hiç bitmesin istiyorum.. Bu gece hiç bitmesin.. İlham Ağabey "Her pazartesi, salı, perşembe 7.5 ile 9.5 arası buradayız" diyor.. Bu "Bitti" demek.. Her güzel şey gibi bitiyor, yaşam sürer, güzellikler anı defterine birkaç satır daha çiziktirirken.. "Bir hafta Antalya'dayım İlham Ağabey" diyorum.. "Ondan sonra senin olduğun her gün buradayım.. Yaz bitene kadar.." Sonbahar yazım şimdiden belli.. Gene Yahya Kemal'e İstanbul'u en güzel anlatan ozana sığınarak başlayacağım.. "Rüya gibi bir yazdı, yarattın hevesinle Her anını, her rengini, her şiirini hazdan. Hdoludur bahçeler en tatlı sesinle, Bir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdan." Bu yazı, bu Boğaz akşamlarını, tatlı sesleri ile İlham Ağabeyi, İpek'i hem de nasıl bir hatıra olarak özleyeceğimi biliyorum..
|