|
|
|
|
|
Ayşecik siyasi parti kuruyor
|
|
Elbette kıramam Bülent Ecevit'i. Hayatımın en az dörtte üçünü ona duyduğum karışık duyguların kargaşasında yaşamışlığım var. 20'li yaşlarımda neredeyse müritlik derecesinde bir bağlılık, Karaoğlanlığına tutkulu hayranlık, partisine taraftarlık, sonra, aaa o da ne!'.
Dün gece bir rüya gördüm. Rüyamda Ecevit gözlerini gözlerime dikmiş, bana seçimlerden önce bir parti kurmamı öneriyordu. "Benim Rahşan bu işi beceremedi, Kulin," diyordu, "Bu yüzden Cumhuriyetimizin kazanımlarını sana emanet etmeye karar verdim." "Ben politikacı değilim ki," diyordum telaşla, "Neden ben?" "Arkanda seni seven bir okur kitlen var. Belki lafını dinlerler." "Estağfurullah sayın Ecevit," diye itiraz ediyordum, "Benim ne haddime... Bu iş salt sevenlerin çokluğu ile yapılabiliyorsa, İbrahim Tatlıses dururken başkasına söz hakkı düşer mi hiç! Zaten kendileri de politikaya soyunmaktalar hazır, bence ona başvursanız..." "Şu hasta yatağımda beni kırma, kızım."
'GÖMLEKLERİ GÖZÜMÜN RENGİNDE' Elbette kıramam Bülent Ecevit'i. Hayatımın en az dörtte üçünü ona duyduğum karışık duyguların kargaşasında yaşamışlığım var. 20'li yaşlarımda neredeyse müritlik derecesinde bir bağlılık, Karaoğlanlığına tutkulu hayranlık, partisine taraftarlık (gömlekleri bile gözümün renginde) sonra, aaa o da ne! Ona oy verenleri dincilerle ülkücülerin eline bırakıp gidiverdi adam, ayol!! Şaşkınlık, giderek büyüyen hayal kırıklığı, kızgınlık, pişmanlık, umutsuzluk, mutsuzluk ve bıkkınlık (gözlerimin gömleklerinin renginde olmasından hiç hoşnut değilim artık ama bir türlü gömlek rengini değiştirmiyor ki hazret, ben mi göz rengimi değiştirsem!) ve yılların içinde Türkiye dürüstlüğün çoktaaan erdem olmaktan çıktığı bir Hinland'e* dönüştüğünde, hinanılmaz dürüst, halçakgönüllü ve hâlâ saf kalabildiği için, yüreğimin en derininde ilk aşk sızısı gibi, sil baştan sevgi ve saygı duyduğum Ecevit! Nasıl hayır derim isteğine! Cumhuriyetimizin kazanımlarını kurtarmak için, kimlerle görüşmem gerektiğini düşümeye başlıyorum. Bu arada Cumhuriyetimizin bir türlü kazanamamış olduğu bazı 'kazanımlar' takılıyor aklıma. Örneğin trafikte araç kullanırken, kırmızı ışıkta durmak, yeşil ışıkta geçmek, sağa sapacak araçların sağ, sola sapacakların sol şeritte kalması ve son anda birbirleriyle tokuşarak trafiği kilitlememesi; ana caddelerde dahi, ikinci hatta üçüncü sıra oluşturarark park etmemek ya da umumi tuvaletleri kullandıktan sonra sifonu çekmek gibi oldukça basit ama hiç kazanılamamış kazanımlar var. Acaba önce bunlar ve yüzlercesi gibi bizde eksik ama uygar cumhuriyetlerin 'olmazsa olmaz' kazanımlarına eğilsem de, Ecevit'i endişelendiren diğer kazanımları sonraya mı bıraksam! Gerçi sifon sorunu bazı tuvaletlerde otomatiğe bağlanarak halledilmiş. Biri tuvaleti kullanınca, sifon kendiliğinden su akıtıyor, pislikler gidiyor. Ama kırmızı ışıkta durmayan ya da minibüs büyüklüğündeki arabasıyla Nişantaşı caddelerini parselleyen sürücülerin altına su akıtarak onları temizleyecek bir sistem henüz yok. Onlara ceza kesecek yürekli polisler de henüz sistemden çıkmış değil. Tonla benzin yakan, yüzlerce milyar liralık arabalarını dar sokakların keşmekeşinde kullanan abiler ve ablalar kimbilir kimin nesidirler, neme lazım diye düşünüyorlar ve arazi oluyorlarsa çok haklılar.
'İYİ Kİ TEKLİFİ KABUL ETMEMİŞİM' Eskiden bu kişilerin bir yakini, milletvekili filan çıkabilir, sınır şehirlerine sürdürürdü görevini yapmak isteyen polisleri. Şimdilerde sürücü yakininin 'baba' çıkma ihtimali daha büyük. Sonracığıma, bir de 'başkalarının görüşlerine uymayan görüş ifade etme kazanımı' meselesi var. Bir T.C. vatandaşı olarak, herhangi bir konuda fikir beyan etmeye kalkarsak, küfürden başlayıp linç edilmeye varan çok renkli bir şiddet yelpazesinde hırpalanma seçeneğimiz oldukça zengin. Ya sadece bize mahsus, vergisini ödeyeni salak, devlet malını çalmayanı aptal, kızını, kardeşini öldürmeyeni namussuz yerine koyan 'suç işle, affa uğra kazanımı'!!! Şimdi ben hangi biriyle ilgileneyim bu kazanımların. Aklım karıştı. "Kusura bakmayın sayın Ecevit, Cumhuriyet kazanımlarını siz yine sayın eşinize emanet edin, ben bir romanın ortasındayım da..." dedim, çıktım rüyadan. Sarıldım yastığıma, rüyasız uykulara daldım. Sabah kalktım, üzerimde bir hafiflik var. İyi ki teklifi kabul etmemişim diye düşünüyorum. Yoksa malum çocuk başlayacaktı köşesinde, Ayşecik Cumhuriyeti kurtarıyor diye. Millete elimle konu ikram etmenin âlemi var mı şimdi! * Hinland= Hinoğluhinlerin ülkesi
|
|
|
|
|
|
|
|
|