|
Metropol manzaraları
|
|
Gülse Birsel bugün başlayan köşesinde, hayatı 'şimdi' yaşamanın ne kadar önemli olduğuna değiniyor.
Şimdi tatilin tam zamanıdır
Ne istiyoruz? Tatil! Ne zaman istiyoruz? Şimdi! Geleceğin derdine düşmeden, yarını düşünmeden, şimdiden keyif alarak....
Tatildeyim! Allah'ım inanamıyorum! İnanamadığım için bir kez daha yazıyorum: Şu anda tatildeyim! Diziyi yeni sezon için hale yola koyup, provalar yapıp, her şeyin iyi olacağına kanaat getirdikten, gazetedeki yazıları haftada bire indirdikten, evi su bastığı için yapılacak tamiratı organize ettikten, saçlarımı kestirip, bavul hazırlayıp, uçak biletimi aldıktan sonra, anladım ki... Gerçekten, en azından kısa bir süre için, yapmam gereken hiçbir şey yok! Bir süredir İstanbul'a gidip gelen yabancıların, ünlülerin, uluslararası gezi dergilerine İstanbul hakkında yazı yazan Batılı muhabirlerin, sanki önceden konuşup kararlaştırmışçasına yaptığı ortak bir tasvir var: "İstanbul'un enerjisi müthiş. Hiç durmuyor. Şehirdeki herkes sanki 24 saat bir yerden bir yere koşuyor!"
TATİL 'ŞİMDİ'YLE ZEVKLİ İstanbul gibi gelişmekte olan, gelişmek için ruhunu satan, bir an önce ufuktaki gelişmiş haline ulaşmaya çalışan şehirlerde, insanlar 'gelecek' için yaşıyorlar! Dışarıdan gelip 'geleceğine bir an önce kavuşmaya çalışan' insanların doldurduğu, New York gibi şehirlerde de var benzer enerji. Viyana öylece durur örneğin! 'Şimdi'yi yaşar! 'Acele gelişmek' gibi bir mesele olmadığı gibi, nüfusun çoğu yaşlıdır. Yani yaşayanların çoğu için 'gelecek'te olacaklar zaten çok arzu edilir şeyler değildir! Takdir edersiniz ki geleceğe, veya bu durumda 'kaçınılmaz son'a ulaşmak için koşturmak yerine bir dilim 'Zaher' pastası yiyip, operaya gitmek daha iyi bir seçenektir. Jamaika'da mesela, gençler de oturup şimdinin tadını çıkarırlar. Çünkü gelecekte bir şey değişmeyecektir ve gerçekleşmesi iple çekilecek bir plan yoktur! Plajda ağır aksak bir dans, bir zencefilli bira, belki daha etkili bazı bitkiler, tamam işte! Ne yazık ki, koşuşturan şehirlerde yaşanan her an gelecek için plan yapma hali bir süre sonra 'İstanbul seni hapsetmiş'e dönüşüyor! Çalışırken akşam yemeği, akşam yemeği yerken ertesi sabahın randevusu, ertesi sabah randevuda hafta sonu yapılacak işler planlanır mı? Hayat bir yolculuk mudur, varış yeri mi? Yoksa 'başka planlar yaparken geçen zaman' mıdır? Birkaç ay önce yoga yapan bir arkadaşım bir kitap okuduğunu, dâhi yazarın, şimdiyi yaşamak üzerine muhteşem fikirleri olduğunu, geçmiş ve geleceğin beş para etmediğini, asıl meselenin 'şimdi' olduğunu anlattı! Biz, daha yüzeysel ve o esnada ertesi günkü işlerle ilgili heyecanlı konuşmalar yapan birkaç kişi de, kendisine, o felsefeyi "Takma kafana tokadan başka hiçbir şey," diyen arabesk şarkıcısının 80'lerin sonlarında bulmuş olduğunu söyleyerek dalga geçtik! Yalnız bu "Her an, bir sonraki zaman dilimini planlama" alışkanlığının, iş hayatında başarının anahtarı olma ihtimali varsa da, tatiller için tamamen yanlış formül olduğunu keşfettim! İş hayatı 'geleceği' düşünerek, tatilse sadece 'şimdi'yi yaşayarak zevkli oluyor! Bir hafta önce Bodrum'a geldim. Hangi gün hangi restoranda yemek yenileceğine, Bodrum Pazarı'na hangi gün gidilip neler alınacağına, hangi arkadaşların aranacağına, eve neler alınacağına, yapılacak tadilatlara, bahçedeki düzenlemelere dair İstanbul usulü projelerim "Bodrum zamanı," diyebileceğimiz gecikmeler ve ertelemeler sonucu aksamaya ve beni çileden çıkartmaya başladıkça, gerildim.
ÇALIŞAN TESİSATÇI DAHA MUTLU En sonunda üç saat balkonda beklediğim ve gelecek diye denize gitmediğim tesisatçının kahvede kağıt oynadığını ve 'çok sıcak olduğu için ancak akşam dokuzda, belki de yarın bir ara, veya olmadı öbür gün' geleceğini öğrenince "Duuuuuuur," dedim! Sen tatildesin, tesisatçı çalışıyor, ama o daha mutlu! Sen balkonda tırnaklarını yiyorsun, adam kahvede arkadaşlarıyla makara yapıyor! Belki adamın yaptığı yanlış. Vaktinde gelse, senin musluğu tamir ederken bir sonraki randevusunu, önümüzdeki haftayı, bir sonraki yıl dükkanını büyütüp iki çırak almayı, onları yetiştirmeyi falan düşünse, daha iyi bir tesisatçı olacak. Ama senin tatilin, musluğu değiştirmeyi, sonra yeni lavabo taktırmayı, aynı gün Bodrum'a inip sünger almayı, akşamına Türkbükü'nde yeni açılmış bir yerde yemeğe yetişmeyi düşündüğün için daha güzel geçmiyor arkadaşım! O arada önemli bir şey kaçırıyorsun: Tatilin kendisini! Ve 'şimdi'ye geçiş yaptım! Dört gündür Bodrum'da kah önümden bir yengecin geçişini seyrederek, kah balıklara ekmek atarak, kah uyuyakalarak şahane bir hayat yaşıyorum! Saate bakmıyorum, hatta saatimi çıkarmayı düşünüyorum! 'Şimdi' çay içiyorum, pek lezzetli, az sonra ne yaparım hiçbir fikrim yok! Hayatımın en saçma, en verimsiz, en amaçsız ve en şahane tatilini geçiriyorum! Size de tavsiye ederim. Mümkünse, hemen, şimdi!
|