| |
|
|
Bir başka dünyada gibi..
HEMEN önümde yürüyen kadın kocasına şikâyet etti.. "Bu güneş nerden çıktı şimdi.. Olmadı işte.." Yürüdüğü köprünün bir ucu gölge.. Öbür ucu da gölge.. Arada üç dört metrelik bir güneş var.. Şikâyet ettiği o. Hani Kuzey ülkeleri kadınları o minnacık güneşi görünce eteklerini sıyırıp ilk uygun yere uzanırlar ya, güneşi görsün diye, o.. "Hanım efendi" dedim, kadına "Bu güneş olmasaydı, bu da ötekilerden farksız olurdu.." Kanyon!.. Bu dünyanın dışında bir yer.. Amerika, Avrupa dünyayı dolaştım benzerini görmedim.. Akıllara durgunluk veren bir şehircilik, akıllara durgunluk veren bir mimari.. Bülent Eczacıbaşı telefon etti.. "Senin Yaşamdan Dakikalar ekibine Kanyon'u bizzat ben gezdirmek isterim" diye.. Bizim ekibi bir araya getirmek mümkün değil.. Özellikle de "Yaramaz Çocuk" Sunay'ı koydunsa bul.. Bu yüzden Kanyon gezimiz tam bir ay gecikti (ve Sunay iki saat gecikti gene de) sonunda buluşana dek.. Konyalı'da enfes bir yemek.. Sonra dolaşmaya başladık.. Kent sokaklarında yürür gibi.. Fark.. Trafik yok.. Fark, tam kanyon.. Püfür püfür, İzmir'in imbatı esiyor devamlı yürüyüş yollarında.. Kanyon üç bölüm.. Ofisler.. Yaşam yerleri.. Alışveriş merkezi.. Şimdi bu alışveriş merkezi asıl bu dünyanın dışında olan.. Bülent ve kurmayları, ana düşüncelerini belirlemişler.. Kapalı, klostrofobik, yapay değil, açık, doğal alan.. Sonra bu işleri yapan gurupları aramaya çıkmışlar.. Sonunda düşündüklerinin bir örneğini Japonya'da yapan firmayı bulmuşlar.. Siparişi ona vermişler.. Bu enfes tasarım ortaya çıkmış.. Üstü açık... Sokak gibi.. Ama yazın serin, püfür.. Kışın yağmurdan, kardan korumalı.. Sihirli gibi değil mi?.. Mimari tasarım ve çağdaş teknoloji el ele verince, peri masalları gerçek oluyor işte.. En şiddetli yağışlarda yürüyüş yolunun bir metresi ancak yağış alıyor, gerisi korumalı.. Yerleşim birimi, teraslar şeklinde.. Binanın yarısı kadar kayba sebep olmuş bu teras sistemi.. Trilyonlar kayıp, Babil'in asma bahçelerini yaratmak için.. Göğe basamak basamak yükselen bir "Delen" yapıyorlar.. Her basamak da bahçe, yeşil, renk.. Bülent "Her şey para değil, biraz da yaşam zevki, keyfi" diye anlattı.. Ortada alışveriş merkezi, öte yanda da ofis binaları.. Yani işinizi bu ofise kurup, öte binada da yaşadınız mı, bütün hayatınızı bu bloktan çıkmadan, bir metre trafiğe girmeden, sadece yürümekle geçirmeniz mümkün.. Harika bir ev.. Harika bir ofis.. Arada yok yok.. Harvey Nicols'dan Vakko'ya en güzel dünya ve yerli markası dükkânlar.. Hakasan'dan Konyalı'ya en ünlü dünya ve Türk Mutfakları.. Star Bucks'dan Gloria'ya en güzel kafeler.. (Haa.. Burada öyle nerden istersen al, ortada ye masaları yok.. Herkes dükkân kendi masa ve sandalyesinden sorumlu.. Yani temizliğinden..) Remzi'den D&R'a en büyük, en renkli kitap ve plak merkezleri.. Dünyanın en ileri tekniği ve dizaynı ile 9 muhteşem sinema.. Akıllara seza bir fitness merkezi.. Oyunsa oyun.. Eğlence ise eğlence.. Alışveriş ise alışveriş.. Yaşamsa yaşam.. Dedim ya.. Günlük temel ihtiyaçların hepsi, ama hepsini bu alanda karşılamak mümkün.. Kanyon kendi kendine yeterli bir küçük şehir yani.. Anlatmaya uzun uzun devam edeceğim.. Bu daha bir kuş bakışı..
|