| |
|
|
Polise güven nasıl sarsılır?..
Beyoğlu'nun nasıl bir uyuşturucu merkezi olduğunu bilmeyen yok.. Daha ana cadde İstiklal'de yürürken etrafınızı saran ve sizden bir şeyler isteyen tinerciler nereye geldiğinizin işaretini verirler sizlere.. Ondan sonrası.. Ara sokaklara daldınız mı, uyuşturucu cenneti.. "Eroin, kokain, hap peynir ekmek gibi satılır.. Ne istediğini söyle sana yarım saatte getireyim" diyen yığınla kişi ile konuştum.. Peki böylesi bir uyuşturucu merkezinin varlığı herkesin dilinde sakızdır da, niye mücadele edilmez?.. Niye her gece hastanelere yığınla uyuşturucu, ya da uyarıcı, her ne karın ağrısı ise onun hastası taşınır, niye ikide birde medya "Yüksek doz, Altın vuruş" haberleri ile dolar da, ipin ucu neden hala serbest kalır?. Boğaz kenarında, İstanbul'un nefes aldığı, gelen turisti gururla götürdüğü bir iki üst düzey merkez ikide birde basılır da, asıl çirkef yuvası Beyoğlu'nda polis varlığı neden hissedilmez.. Çok mu zordur, sivil polislerin o sevdikleri lafla "Alıcı kılığı"na girip gençliği zehirleyen bu dükkanları basmaları ve Beyoğlu'nu birer birer temizlemeleri!.. Narkotik'le mücadele deyince, dışı büyük içi boş haberler gelir polisten.. "Bilmem kaç kilo, ne kilosu ton eroin yakalandı.." Oysa bunlar heybetli değil acıtıcı haberdir, bilen bilir ki, yakalanan her bir kilo eroin, kaçırılanın beş kilo olduğunun işaretidir.. Bire beş.. 410 kilo yakalamışsan, 2 bin 50 kilo kaçmıştır yani.. Yani yakalananın büyümesi aslında sevinç değil, acı sebebi olmalıdır. Dünya polis kitaplarında böyle yazar.. Böyle büyük partileri polise bizzat uyuşturucu kaçakçıları ihbar ederler.. Ya rakip, piyasaya yeni giren bir çeteyi yok etmek için.. Ya da.. Asıl önemli yer burası.. Polisle ortak çalışan mafya, polis üzerinde şüphelerin yoğunlaşmasını önlemek için zaman zaman kendi malını ihbar edip yakalattırır . Polis "Uyuşturucu ile mücadele kahramanı" olur, bu arada esas partiler vızır vızır geçer.. Yani.. Yakalanan büyük partiler, uyuşturucu, özellikle de eroin mücadelesi açısından benim zerre ilgimi çekmez.. Eroin mücadelesi sokakta yapılmalıdır.. Kola enjekte edilmeden hemen önce.. Toptancıda değil, perakendecide.. Beyoğlu'nu herkes biliyor.. Ben gitmedim, gitmem.. Müdavimleri "Saklanma gereği dahi duymuyorlar. Her şey açıkta" diyorlar.. Her şey açıkta da polis nerde?.. Kulaklara fısıldandığı, söylendiği gibi "Görmem, duymam, bilmem" payları mı alıyorlar?.. Almıyorlarsa, işte en yenisi, gül gibi, ışıl ışıl, pırıl pırıl Melisler nasıl yüksek dozdan ölüyorlar, arka arkaya?.. Kız 16 yaşında yahu.. O yaşlarda eroin.. Çünkü ortaokul önlerinde hap satılıyor, eroine hazırlık için.. Sivil polislerin bu zehir yuvalarını, bu herşeyin açıkta satıldığı, "Mal" isteyenin, eczaneden ilaç almaktan kolay, istediği her malı bulduğu yerleri denetlemesi ve temizlemesi çok mu zor?.. ..Ve de Sevgili Yayın Müdürüm, Fatih Altaylı?.. Sana soruyorum şimdi.. Dün yazdın ya.. Türk medyasının bu uyuşturucu pazarı Beyoğlu ile savaştığını söyleyebilir misin?. Olay olunca yazıp, iki günde unutmak değil dediğim.. Kampanya açmak.. Beyoğlu temizlenene kadar savaşı sürdürmek.. Bunu yapan, tek, bir tek gazete çıktı mı bugüne dek?. Beyoğlu'nda polis de yok medya da!.. Var gibi, yok!.. Mafya bunu biliyor. Bu yüzden.. Gençler ölmeye devam ediyor, mafya daha da zenginleşiyor her gün..
|