|
İkramiye, fahişe ve çete lideri
|
|
Aşk üzerine söylenecek sözler biter mi? Alaycı, sinik, karamsar, yıkıcı, anarşist ve yaratıcı Fransız yönetmeni Bertrand Blier bize son yıllardaki en güzel filmini sunarken, bu konuda yeni şeyler söylemeye çalışıyor. Ve de başarıyor. Kendi halinde, sıradan, ama kendine göre sempatik bir adam tanıyoruz. Lotodan bir servet kazanmış ama bunu 'değerlendirmek' gibi bir arzusu yok. O sadece parasının tadını çıkarmak ve kendisine güzel bir armağan vermek istiyor. Tüm erkeklerin hayal ettiği bir dişi biçiminde. Ve elbette bir fahişe; başka türlüsünü aramak vakit kaybı değil mi? Fahişe de Monica Bellucci çıkıyor ve adama önce nazlansa da, sonra "Evet" diyor. Ama adamın dostları, doktoru ve tüm yakınları bu işe bozuluyorlar. Hemen hepsinin de aslında kadında gözü olduğu anlaşılıyor. Kendine özgü fahişemiz, aynı zamanda düşünen ve hisseden bir kadın olduğu için sorunlar katmerleşiyor. Üstüne üstlük kadının en azından 'bedenine sahip olan' zengin ve olasılıkla kadın tüccarı mafya bozuntusu dostu da işin içine karışınca... Blier her zamanki ustalığıyla, sanki bir satranç oyunu sunuyor bize... Taşların yerinde, hayatlarının bir dönüm noktasında kıstırılmış insanlar var. Onları kıstıranlar ise başta cinsellikleri, daha ötesi toplumsal kaygılar, yasaklar. Ve isteklerinin karanlık nesneleri... Bu son derece alaycı film, tüm sivri dilli eleştirisi içinde yine de çok duygusal olmayı başarıyorsa, bunda hem Fransız filmi olmasının, hem de Blier'nin özel kişiliğinin rolü var. Filmi için "Bu film bir kadın oyuncu üzerine, Monica Bellucci üzerine. Devrim işte orada çünkü gerçek devrim cinselliktir," diyen ve alayla "Aşk sadece bir idealdir" diye ekleyen Blier... Yani Soğuk Büfe'den Gece Kılığı'na ve Benim İçin Fazla Güzel'e cinsel/ duygusal kökenli davranışlarımızın iç yüzünü ortaya koymayı deneyen adam... Daha ötesi var mı?
|