| |
Kafka'nın "Metamorfoz"u gibi bir dünya
Kafka'nın "Metamorfoz" undaki Gregor Samsa, bir sabah uyandığında kendini devasa bir böceğe dönüşmüş biçimde bulur. O güne kadar kazancıyla ailesine bakan Gregor'daki dönüşümü, babası bile kabullenmez. Gregor ise sanki artık bir başka yaratık değilmiş gibi davranmaya çalışır. Dünya siyasetindeki yeni gerçekleri anlamaya çalışırken, olayları Kafkayen bakış açısından görmekte de galiba yarar var. Daha düne kadar dünyada savaşı ve barışı kurallara bağlayan, uluslararası hukukun yazılı metinlerini oluşturan Birleşmiş Milletler, galiba bir metamorfoz sürecinde, insanlığın işine yaramayan bir dev yaratık haline dönüştü. BM, Genel Sekreteri, Güvenlik Konseyi ve bağlı kurumlarıyla değişmemiş gibi davranmaya çalışıyor. Her yıl Genel Kurul açılış toplantısında devlet ve hükümet başkanları konuşmalar yapıyor. Ama ne Irak'ta var BM, ne de İsrail Filistin'e karşı "Devlet terörü" nü en insafsız biçimde uygularken var.
ROL DEĞİŞİMİ Kafka'nın Gregor Samsa'sındaki dönüşümü, sadece kız kardeşi anlayışla karşılamaya çalışır. Ona yiyecek verir. Ama düne kadar onun baktığı babası, onu oturma odasında görmek istemez, odasına kapatır. Gregor öldüğünde, evdeki hizmetçi onun kalıntısını çöpe atacaktır. "Metamorfoz" sadece Gregor Samsa'nın dönüşümüne yansımamıştır. Böcek olduğu güne kadar evde oturan işsiz babası, Gregor işe yaramaz hale gelince bir bankada iş bulmuş ve hayata dikilmiştir. Kız kardeş de bir işe girip, yeni bir yaşama adım atmıştır. Belki dünya siyasetindeki metamorfoz, Sovyetler'in çökmesi ve "Nükleer Dehşet Dengesi" ne dayalı iki kutuplu dünya siyasetinin sona ermesiyle başladı. Varlığını ve etkisini bu iki blokun birbirleriyle savaşmalarını önlemek üzere inşa eden BM, bu süreçte böcekleşmeye başladı. İki bloka dayalı dehşet dengesinden "Asimetrik tehdit" denilen uluslararası terör ortamına geçişe hazırlıklı değildi BM. Tek süper devlet Amerika her şeyi "Uluslararası terör tehdidi" olarak sunmaya başlayınca da, ne hukuk ne de düzen kaldı. Arkasına Amerika'yı alan İsrail'in, Filistin'in seçilmiş hükümetini yok saymasını, bakanları milletvekillerini tutuklamasını, Filistin devlet dairelerini bombalamasını başka türlü nasıl izah edebilirsiniz?
KIBRIS VE BM Veya Amerikan yasamasının bile hukuk dışı bulduğu Guantanamo zindanına her ulustan sayısız insanın sorgusuz sualsiz toplanmasıyla Nazilerin toplama kampları arasında ne fark olabilir ki? Yahut ABD ile İran arasındaki nükleer silah üretimi konulu anlaşmazlıkta son sözü BM'nin söyleyeceğini düşünüyor musunuz? Bu açıdan baktığınızda bizi de doğrudan ilgilendiren ve Türkiye'nin siyasi kaderinde bir ipotek olarak duran "Kıbrıs Sorunu" nu BM'nin çözebileceğini beklemek gibi bir hayale sarılmış olmak, hata değil midir? Neticede bu sorunun diğer tarafları olan Yunanistan ve Kıbrıs Rumları, AB üyeleridir. Ve onlar şimdi bu sorunu BM dışına çekip bir "AB meselesi" zeminine oturtmuşlardır bile. Türkiye ise, Kıbrıs'ı hâlâ "Annan Planı" çerçevesinde ele alıp, Gümrük Birliği'ni yok sayarak, AB'ye üyelik kaderini "Müzakereler koparsa kopar" çizgisi üzerinde sürdürmeye çalışıyor. Oysa bu yılın sonrasında Kofi Annan da yok artık BM'de. Görev süresi bitiyor.
İKİ YOL BM'nin yok sayıldığı bir dünyada, ülkelerin aralarındaki sorunları çözmek için izleyebileceği yollar belli: -Ya Amerika ve İsrail gibi yapar ve askeri gücünüzü canınızın istediği gibi kullanırsınız. -Ya da diplomasinin ve siyasetin bütün araçlarını devreye sokup, sorunlar sizi köşeye sıkıştırmadan bunlara uzlaşma arayışıyla yaklaşır ve çözüm üretirsiniz. Yeni dünyanın sorunlarına çözüm üretmek bir yana, bazıları için bu yeni dünyanın koşullarını anlamak bile çok zor şu anda. Bu nedenle eski koşulları var sayıp, bunlara dayalı politikalar izleyenler sadece "Biz haklıyız" diyebiliyor ve bunalımdan bunalıma sürükleniyor.
|