Bizim enteller tarihi tekneyi beğenmedi!
Tarihin ilk ticaret gemisiyle aynı özellikleri taşıyan Uluburun teknesi, yarın Bodrum'a geliyor. Burada sergilenecek tekne için "Ama bu Bodrum tipi değil," diyenler de var
BODRUM'dan Mersin'e... Bodrum'dan Çanakkale'ye... Sadece yelkenleri açıp, kürek çekerek giderlermiş. Ellerinde bir pusula olmadan. Tek rehberleri çoban yıldızıymış... O süngerleri çıkarmak için çırılçıplak denizin derinliğine kulaç atan süngerciler de artık yok. Vurgun yemiş vücutları soğanla ve zeytinyağı ile ovulan sünger avcılarından bu gün geride sadece hüzünle dolu kırık dökük anılar var. Denizlerin kirlenmesi ile yok olan süngerler de artık hiç yok... O harika ve cesur insanlardan iki büyük miras var. Birincisi; Süngerci Mehmet İnbat Kaptan'ın bulduğu ilk zenci çocuk heykeli. Bugün bile paha biçilemeyen bu heykel Bodrum Müzesi'nin en seçkin yerinde. İkincisi de; Mehmet Çakır Kaptan'ın bulduğu insanlık tarihi için ilk ticaret gemisinin kalıntısı. Bulunduğu yerin adını taşıyan ve 11 yaz çalışması ile çıkarılan Uluburun teknesinin taşıdığı yük de (kalay, bakır, anforlar, altın paralar) Bodrum Müzesi'nde. Şimdi size harika bir sürprizden söz ediyorum.
GÖNÜLLÜ FORSALAR İŞ BAŞINDA Uluburun teknesi aslına uygun olarak ve o günün teknolojisi kullanılarak yeniden yapıldı. Şaşırmayın lütfen. Çünkü devamı var... Uluburun'un yelkenleri, 4 bin yıl önce battığı Kaş'tan, varamadığı Bodrum için fora edildi. Bu yolculukta değişen tek şey şuydu; küreklerde gönüllü forsalar vardı. Yani ellerinde zincir, başlarında eli kırbaçlı forsa başı yoktu. Sizler bu satırları okurken Uluburun, Bodrum girişine demir atmış olacak. Yarın akşam da 18.00'de törenle limanın içine giriş yapacak. Efendim! Bu harika olay için; bizim enteller, "Ay! Şekerim," diyorlar, "Uluburun teknesi bizim Bodrum tipi tekne değil. Niye bu tekne Bodrum'da sergileniyor ki!" Hani meraklılarına anlatayım... Bizim Uluburun ismini taktığımız 15 metre boyunda ki bu tekne, İsa'dan önce (MÖ) 1316- 1325 yıllarında yapıldı. O günden bu güne kadar ne değişti? Değişen sadece bir kıç!!!!! 4 bin yıl içinde değişimin en önemli yönü, teknenin kıçı dediğimiz arkası. (Yani arabalarda ki bagaj kısmı). Kimi düz oluyor (Buna 'ayna kıç' diyorlar) kimi oval oluyor (Buna 'karpuz kıç' diyorlar). Ama sonuç olarak hemen hepsi Bodrum tipi Gulet teknenin için de var olan şeyler. Efendim! Aslında Uluburun, gerçek anlamda teknelerinin anasıdır. Denizcilerin iki dalga boyu dediği Trihandil ismi taşıyan bu tekneler, en güvenli ve en hızlı teknelerdir. Her gemicinin rüyasıdır. Affedersiniz! Benim bir Trihandil teknemin olmasını öyle çok istiyorum ki! Ama; şimdi tekne yapımında dünyaya örnek olan Bodrumlu ustalar sadece kendi zevkleri için Trihandil yapıyor. Teknecilikten konu açılmışken yazalım! Bodrum tersanelerinde şu an 24 saat çalışılıyor.
'DENİZ BAKANLIĞI KURULSUN' Bir usta, eline aldığı bir keserle bugün çok modern tekne yapabiliyor. Bu el emeğinde, hesap kitap bir yana, el kararı, göz kararı önemli. En ince makinelerle hesap yapılsa da Bodrumlu ustanın el kararı bir milim sapmaz. (Bu konuda yeni yasalar çıktı. Her şey plan ve projeye bağlandı. Ama...) Bodrumlu ustaların son eserleri İtalya ve Fransa'yı aşıp ABD'ye bile vardı. "Bodrum'da eskiyen tekneler ne oluyor?" derseniz, size komik bir şey söylerim. Yunanistan ve Hırvatistan'dan gelen denizciler, bu tekneleri alıyor. (Bodrumlu kaptanlara göre, bu tekneler bir gün hep beraber denize gömülecek...) Deniz üzerinde bir gelin gibi duran tekneler, şu günlerde limanlara çekilmiş durumda. Turist yok, Mavi Tur da yok. Gemiciler "Böyle giderse açız. Sezon biter hepimizi teknelerimizi Yunanlara satarız," diyor. Denizciler bir şey daha diyor; "Deniz Bakanlığı kurulsun ve sorunlar çözülsün!" Çünkü, sorunlar çözülmezse marinalarımıza tekne bağlanmaz, Mavi Turları da Yunan tekneleri ile yaparız!..
MESAJ: Bodrum Kalesi'ndeki olaylar bu sütunlarda yazıldığı gibi sonuçlandı. Hele Hasan Pulur gibi bir büyük ustanın yazdığı ve eksik bilgiler içeren yazı için özür dilemesi de büyük erdemdi.
|