|
|
Süreyya kurtaramaz bu hesapla olmaz!
İşletmeci kapılarda bekliyor, Türkbükü'nde in cin top oynuyor. Yalanım varsa paparazzilerin önünde bikinimin üstü açılsın ki beşi bir yerde kişi Süreyya Yalçın ve pırlantaları bile Türkbükü'nü kurtarmaya yetmiyor. Magazin sevdalısı bedenim Türkbükü'ne gidince vurgun yemişe dönüyor. Hani benim iskelelerde sere serpe yatan, 'güneşin zararını kim takar, yanınca havamız artar' diyen ablalarım, hani benim yattığı yerden mayosunun üstüne çıkmış göbeğini kaşıya kaşıya geviş getiren abilerim, hani benim avize küpeleri- mayokinileri ile 2006 model Serpil Çakmaklılar'ım hani? Nerde hani? Hayretlerdeyim, düşüp bayılmak üzereyim vallahi. Efendim şimdi ben Bodrum'un karmaşasından kaçıp Fuga'da kalıyorum, memeler dışarıda kadınların yanında masum bikinimle cıbıdı cıbıdı yüzüyorum, denizden çıkınca Banu Alkan hesabı duş alıyorum, Serdar Ortaç klibindeki kızlar misali jakuzi keyfi yapıyorum ya (gözü kalanın...) akşam vakti Türkbükü'ne akayım, magazin alemine göz atayım dedim.
PAPARAZZİ KAN AĞLIYOR Sosyetiklerin kaftanı, on beş pountluk topukluları varsa benim de şıpıdık terliklerim var. Ya bismillah! Yürü kızım Ayşe! Palmiyelerle çevrili havuzu, bambu koltuklarıyla Divan Palmira her Tükbükü'ne inen tatilci gibi başlangıç noktamız. Aman tanrım o da ne? Türkbükü ahalisi nerelerde? Başladık yürümeye. Bu sezon restoranları cibinlik gibi beyaz tüllerle süslemek moda herhalde. Dört bir yanda mumlar yanıyor, iskelede masalar yan yana duruyor, beyazlar giymiş garsonlar etrafa bakıyor, 'chill out' tabir edilen müzikler dört bir yandan yükseliyor. Bu mekanlar Kuruçeşme'dekilere on basıyor. Gelin görün ki millet sinek avlıyor. Bölgenin gönüllü muhtarlığını beyaz şortu ve tişörtüyle Sinan Abimiz (Engin) yapıyor. Sinan Engin'i görenin yüreğine su serpiliyor. Allah sizi inandırsın deniz bile süt liman kesiliyor. Gelin görün ki boş Allah boş işte. Paparazzi kardeşlerimiz bile kan ağlıyor. Kameraları ellerinde mahsun mahsun bakan hallerine insanın yüreciği el vermiyor. İçimden oracıkta soyunup arkadaşlarıma malzeme vermek geçiyor. Neyse, yemek vakti tek dolu yer, nedense Türkbükü'nün değişmez in yeri Ship A Hoy'un yanındaki Fidel! Masalar da, bar stantları da yemek saatinden dolmuş maşallah. Sebebini bilen varsa beri gelsin, diğer işletmeciler de nasiplensin. Nihayet acıktık, yemek yiyelim köprünün öbür tarafına geçelim dedik. Bilmeyenler için hemen çiziktiriyorum. Türkbükü'ndeki mini köprünün Divan Palmira tarafı sosyetiklerin, öbür taraf züğürtlerin.
BABA PARASI OLMADAN... Züğürt bölgesinde çok popüler bir balıkçıya konuşlandık. Patlıcan ezmesiydi, yoğurtlu semizotuydu, salataydı derken yine doymuşum balık yemedim. İki kişiyiz, kuş kadar tabaklarda meze ve bir porsiyon balık yedik. Papermoon'da dört kişi yemek yemiş gibi en tuzlusundan hesap ödedik. Düşünsenize diyelim iki üç kız başımıza cüzdan rahatlığıyla Bodrum'da yemek yiyip eğlenemeyeceksek ya da eğlenince beş ay kredi kartı ödemekle cebelleşeceksek, baba parası olmadan tatile gidemeyeceksek; yakarım Türkbükü'nü de yakarım. Demek ki neymiş? Türkbükü'nde züğürt-sosyetik fark etmez, müşteriyi yakalayan hesabı şişirirmiş. Bu kafayla daha çok kapılarda beklersiniz. Hadi bu sene birkaç enayiyi yolsanız, seneye fena patlarsınız cicim. Neyse şimdi Ship A Hoy'da kavunlu frozen içmeye gideceğim, sonra Suite'de çakkıdı çakkıdı oynayacağım. Kazık mekanlara adım atmayacağım.
|