kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   Dünya Kupası
   Son Dakika
   News in English
  » Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Kültür Sanat
   Turizm Rehberi
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Altan @ SABAH
 

Savcıyı atarlarken nerelerdeydiniz?

AB ve IMF çapasını kullanarak "dünyalaşan" Türkiye'nin yönetimindeki AK Parti hükümetinin tökezlemesi Şemdinli olayıyla başladı.
Evrensel hukuk kurallarını izlemek yerine içerde "askeri bürokrasi" ile siyasal pazarlıklar yapmak, siyaseti ve ekonomiyi ciddi bir sarsıntıya uğrattı. Hukuksuzluk öyle bir boyuta vardı ki iddianame yazdı diye savcı meslekten atıldı. Mahkemenin kabul ettiği iddianame duruşma sırasında sansürlenerek okundu.
Hukukun böylesine yok sayılması, Merkez Bankası başkanlığının siyasallaştırılması, içerde AB karşıtı milliyetçi bir söyleme hız verilmesi, Kıbrıs'ta AB'nin ticari taleplerine gene AB'nin taahhüt altına girip de henüz gerçekleştirmediği ticari konuları hatırlatarak karşılık vermek yerine AB'den vazgeçilebileceğinin ima edilmesi Türkiye'yi "yarını karanlık" bir ülke haline getirmeye başladı.
Çankaya'yı "askeri bölge" sanan ve cumhurbaşkanlığı seçimi dışında hiçbir şey düşünmeyen İttihatçı mantığı ve provokasyonlar da buna eklenince dolar 1700'e fırladı.


Siyasal milliyetçilik huzuru ve istikrarı öldürüyor. Neden?
Çünkü işin gereğini yapmıyorsunuz.
Alın, Şemdinli Davası öncesi ve sonrasındaki gelişmelere bakın.
Şemdinli'de olaylar hepimizin gözü önünde yaşandı. Ardı ardına patlatılan on beş bomba, güpegündüz dükkan bombalayacak kadar fütursuzlaşan bombacılar... Ardından televizyon kameraları karşısında hepimizin tanığı olduğu suçüstü... Tahkikat savcısının olay yerinde taranması... Asker sanıkların savcıya teslim edilmeleri gerekirken, iki gün bir başka yerde korunmaları...
"İyi çocuk" konuşmaları.
"Gidileceği yere kadar gidilecek" sözlerinin ardından, iddianameyi hazırlayan savcının meslekten kovulması...
Tüm hukukçuların ve evrensel hukukun geçerli olduğu bir Türkiye isteyenlerin bu olup bitene isyan etmesi gerekmez miydi? Yüksek yargı dilsizleşiverdi. Güneydoğu kentleri dışındaki barolar sustu. Medya bunu "makul" karşıladı, köşe yazarlarının pek çoğu konuyu görmedi.


İddianame yazdı diye işten atılan savcı olayında çıt çıkarmayanlar ise şimdi hareketlendi.
Neden?
Çünkü Şemdinli sanığı iki astsubay çete kurmaktan 39 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
Savcı atılırken ses çıkarmayanlar, yargılamanın hızlılığından başlayarak birtakım noktaların "hukuksuz" olduğunu öne sürüyordu.
Savcının meslekten atılmasını "hukuki", astsubaylara 39 yıl verilmesini "hukuksuz" bulmak doğrusu ilginç bir yaklaşımdı.
Savcıya karşı başlatılan linç kampanyası sırasında başta Barolar Birliği ve İstanbul Barosu, ardından tüm basın hep birlikte hukuksal bir barikat kurarak demokratik bir tavır alsaydı bugünkü eleştirilerin de ciddiyeti söz konusu olabilirdi.
Ama o sınavdan geçemeyenlerin bugün içtenliklerine inanmak biraz güç.
Halkının üzerine bomba atmayı normal karşılayan bir garip anlayış, çağdaş dünyada dehşetle izleniyor.
Bakın "muasır medeniyet" temsilcisi AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn'in ne dediğine dair haberi hep birlikte okuyalım: "Şemdinli davasının hızlı sonuçlandırılması ve iki astsubaya 39 yıl 5'er ay hapis cezası verilmesi AB Komisyonu'nu tatmin etmedi. Komisyon davanın hızla sonuçlandırılmasını cesaret verici olarak nitelese de araştırmanın askeri hiyerarşinin üst kademelerine doğru yönlendirilmesini bekliyor." Nitekim, önceki günkü Radikal gazetesi, astsubaylara görev emri veren komutanın yerli yerinde durduğunu yazıyordu.
Çete kuran iki astsubay bunu kendi inisiyatifleriyle mi yaptı, bombayı oraya hiyerarşiyi delerek mi koydu? Bu soruların cevabını verecek biri var mı bu ülkede?
AK Parti hükümeti, olayların nereye doğru gittiğini göremeyecek kadar körleşti mi, bilemiyorum. Körleşmediyse, kendi başarı grafiğini yükselten ölçülere hızla geri dönmeli.
Yoksa, Şemdinli'de hukuk yerine siyasal pazarlık yapan, Merkez Bankası'nı siyasallaştıran, Kıbrıs'ta ticari talebe siyasal taleple cevap verip içerde milliyetçi oy avcılığı yapan anlayış bütün ülkeyi sarsacak.
Sarsıntının ilk dalgaları başladı bile.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Geçen hafta bugün...   / 19-06-2006
 Bu sınavlar eskidi   / 17-06-2006
 "Halkı sivillikten soğutma suçu"   / 12-06-2006
 Sopa yemeyince olmuyor mu?   / 10-06-2006
 Cumhuriyet gazetesinin görmediği haber   / 05-06-2006
 Cumhurbaşkanı Polat olsun...   / 03-06-2006
 Ordu-dinci çatışması mı ABD-Fransa çatışması mı?   / 29-05-2006
 'Devlet emrinde çalışan katiller'   / 27-05-2006
 Mısır plajlarından Türkiye fotoğrafı...   / 22-05-2006
 Ayfer Hanım, laik cumhuriyete düşman mı?   / 20-05-2006
YILMAZ ÖZDİL
Neden...
Dolar 1.4...
"ABD...
MEHMET BARLAS
Lütfen kimse "Önümüzü görebiliyoruz" diye...
FATİH ALTAYLI
Başbakandan korkma, yalakalardan kork
Güzide Duran...
ERDAL ŞAFAK
Yılmaz ve yollar
Eski Başbakan Mesut...
MEHMET ALTAN
Savcıyı atarlarken nerelerdeydiniz?
AB ve IMF çapasını...
Batılıları ahlaksız ve açgözlü buluyoruz
Pew'un anketinde Türkiye, Batı hakkında en önyargılı ülkelerden biri...
İkinci 11 Eylül girişimine FBI darbesi
El Kaide'nin 2001'de Dünya Ticaret Merkezi kulelerine saldırısı...
Bonjour Mösyö: 2-0
Bonjour Mösyö: 2-0
2002'de 3 maçta gol bile atamayan, 2006'ya 2 beraberlikle başlayan...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu