AB ve ayrılıkçılar
Avrupa'da farklı etnik topluluklardan oluşan devletler için AB bir güvence mi, yoksa potansiyel tehdit mi? Bir başka deyişle AB, çokuluslu devletlerde birleştirici etki mi yapıyor, yoksa ayrıştırıcı rol mü oynuyor? Karadağ'ı bağımsızlığa götüren, Katalonya'nın da özerkliğini iyice genişleten referandumlardan sonra bu konudaki tartışmalar iyice yoğunlaştı. Çünkü "Balkan sendromu"nun kıtanın tümüne yayılmasından korkuluyor. Devletler hukuku uzmanlarından siyasetçilere kadar çok geniş bir çevrede gündemin ilk sırasına yerleşen tartışmalarda ortaya atılan tezlerden, bu "oluşumlar"da AB'nin etkisini iki grupta değerlendirmenin doğru olacağı sonucuna vardık: Birlik içinde ve dışında. Aslında sorunun temelinde BM Şartı'nın çelişkili hükümleri yatıyor: Hem uluslararası toplulukça tanınmış sınırların değiştirilemeyeceği belirtiliyor, hem de selfdeterminasyon, yani uluslara kendi kaderlerini belirleme hakkı tanınıyor. AB, üye olmayan ya da henüz bünyesine katılmamış ülkelerde, BM Şartı'nın ikinci ilkesini öne çıkardığı için parçalayıcı etki yapıyor. Yani ayrılıkçı hareketleri özendirmese bile en azından cezalandırmaktan kaçınıyor. Çekoslovakya'nın iki devlete bölünmesi, Yugoslavya'nın bitmek bilmeyen dağılma süreci bunun en somut örnekleri. Hatta Karadağ'da gördüğümüz, yakında Kosova'da göreceğimiz gibi AB, bazen ayrılıkların "yumuşak geçiş"le gerçekleşmesi için "ağabey" rolünü üstleniyor. Dahası yine Karadağ'da olduğu gibi, ayrılığın koşullarını belirlemeye yetkili kurum konumuna da gelebiliyor. Bu da, "Önce yollarımızı ayıralım, daha sonra AB çatısı altında tekrar birleşiriz" görüşüne sarılan ayrılıkçı hareketlere cesaret veriyor.
Katalonya ayrılır mı? Ancak aynı AB, bünyesindeki ülkelerin ayrılıkçı hareketlerine karşı izlediği politikalarda BM Şartı'nın "Sınırların değiştirilememesi" ilkesini ön plana çıkarıyor. Ayrıca bu hareketlerin bağımsızlık talepleri ya da özlemlerine karşı elinde çok güçlü bir silah da var: Bir üye ülkeden kopan bölgenin ya da parçanın AB'den de çıkmış kabul edilmesi. O parçanın yeniden AB'ye girmek için tüm adaylara gösterilen yollardan geçmesi: 35 başlığı tek tek müzakere etmesi, her başlığın açılması ve kapanmasında -ayrıldığı devlet dahil-tüm üyelerin desteğini sağlaması, müzakerelerin sonuçlanmasından sonra yine tüm ülkelerin parlamentolarındaki oylamaları kazasız belasız atlatması, hatta üyeliğinin -Fransa ve Avusturya gibi-bazı ülkelerde referanduma götürülmesini göze alması... O nedenle Katalonya'nın er-geç İspanya'dan ayrılacağı iddiaları pek doğru değil. Hem sonra niye bağımsızlığını ilan etsin ki? Kendi parlamentosu ve hükümeti var. Eğitim, kültür, sağlık, sosyal güvenlik politikalarında başına buyruk. Toplanan verginin yarısı onun. Limanlarını ve havaalanlarını kendi yönetiyor. Resmi dili (Katalanca), milli marşı, bayrağı, bayram günleri, polisi ayrı. Eh, AB'de ayrı temsilciliğe de sahip olacak. Geriye ne kaldı? Dahası, o geriye kalan için AB'den ayrılmaya veya çıkarılmaya değer mi? İster adı konulmamış bağımsızlık deyin, ister yetkileri güçlendirilmiş bölgesel yönetim; Katalonya, AB'nin kırmızı çizgileri için referans işlevini görecek. Kısacası, İspanya'nın toprak bütünlüğü ve istikrarı için bir tehlikenin sözkonusu olmadığını söyleyebiliriz. Ancak bu güvence Katalonya ile "Pandora'nın Kutusu"nun açıldığını öne sürenlerin korkularını yatıştırmaya yeter mi; emin değiliz.
|