| |
Soros solcu ise burjuvaziyi kim temsil ediyor?
Önceki akşam George Soros'la dar kapsamlı bir yemek masasında Türkiye'nin AB yolculuğunu ve ABD'nin şu andaki siyasal sorunlarını konuşuyorduk. Serveti milyarlarca dolarla ifade edilen, "Açık toplum" gibi bir çeşit ütopya için yılda yarım milyar dolar ayırabilen ve dünyanın en ünlü birkaç yatırımcısından biri olan Soros, tartışmalarımızın ortasında bir an durup gülümsedi ve şöyle dedi: -Düşünün ki şu anda ben Amerikan politik yelpazesinde solcu olarak algılanıyorum. Sovyet Komünist Partisi'nin müteveffa Genel Sekreteri Brejnev'e ait bir fıkrayı hatırladım o anda. Brejnev, köyünden Kremlin'e oğlunu ziyarete gelen annesine sahip olduklarını gösteriyormuş. Son model lüks otomobillerini, altın semaverini, pırlantalarla bezenmiş madalyalarını gösterirken, annesi sormuş Brejnev'e: -Oğlum her şeyin var ama hep endişelisin, hep yüzün asık, sinirlerin gergin... Neden böylesin? Brejnev içini çekip cevap vermiş: -Anneciğim, ya komünistler gelirse diye endişeleniyorum.
KİM SOLCU ? Servetini dünyada açık toplum olsun ve Amerika saldırgan savaşçı bir ülke olmasın diye harcayan bir kapitalistin, siyaset yelpazesindeki konumu, herhalde sağ veya solda aranmak yerine, "Yeni Dünya" nın koşulları ışığında değerlendirilmelidir. Bunu yapamayanlar, "Devlet Bakanı Ali Babacan Soros'la ne konuştu " diye TBMM'ye soru önergesi vermeyi "Solculuğun gereği" biçiminde görebilirler. Örneğin cumartesi gecesi Babacan'ın da Soros'la aynı masada bulunduğu Arkeoloji Müzesi bahçesindeki yemekte, Milliyet'ten Sedat Ergin ve bu satırların yazarı iki gazeteci olarak vardık. Masada Enerji Bakanı Hilmi Güler, Şili'nin eski Cumhurbaşkanı Ricardo Lagos, Güler Sabancı, İshak Alaton ve İtalya'nın AB'den sorumlu Bakanı Emma Bonino da vardı. O davette konuşmacı olan Güler Sabancı, aile vakfı (VAKSA) olarak kültür ve eğitim alanına yatırımlar yaparken, Sabancı Üniversitesi'ni kurarlarken Soros'la girdikleri diyalogun etkilerini de anlattı. Babacan da konuşmasında Türk ekonomisinin sağlığını gösteren rakamları sıraladı. Eğer kendinizi "Dünyanın taşralısı" olarak görüyorsanız, Soros benzeri isimlerin de katıldığı davetlere "Yine neler dönüyor" diye bakmanız doğaldır. Veya Bill Gates Hindistan'ın Bangalore'una yarım milyar dolar eğitim bağışı yaptığında, "Bu adam herhalde Hintlilere program satarak onları sömürmeyi amaçlıyor" diye kuşkulanmanız gerekir.
KİM BURJUVA ? Ben bir meslektaşımı hatırlarım. Benim de yönettiğim bir gazetede ekonomi servisinin şefi olarak, bir muhabire Vakko'nun bir defilesini izleme görevi verirken, şöyle diyordu: -Git bak bakalım. O defilenin altında neler dönüyor? Düşünce tarzını şablonlaştırmış aydınlarımızın, "Bizde demokrasi olmaz, Çünkü burjuvazimiz yok" dediklerini herhalde siz de duymuşsunuzdur. Oysa bu anlamdaki "Burjuva" kavramı da tıpkı "Laiklik" gibi bir Avrupalı olgu. Kentlerde yaşayan, ticaret ve sonra da sanayi sermayesine sahip olan ve aristokrasinin yerine geçen yeni sınıfı ifade eder Fransız İhtilali ertesindeki burjuvazi. Onlar hem ilericidir, hem de sahip oldukları statükoyu korumak açısından tutucudurlar. "Hipokrasi" diye nitelendirilen çifte standartları vardır. Aristokrasiyi küçümserler ama aristokrasinin davranışlarına özenirler. Soros'la beraber olduğumuz günlerde bunları da düşündüm. Koçlar, Sabancılar, Eczacıbaşılar Türk burjuvazisini ve Soros da Amerikan burjuvazisini mi temsil ediyorlar? Eğer böyle ise neden TÜSİAD değişimden yana ve Soros, Amerika'da da, dünyada da, kapalı, otoriter ve zorba rejimlere karşı? Neden Türkiye'de kendilerini "Solcu" diye tanımlayanlar demokrasiyi rejimin tehdidi olarak sunup, militarist söylemlere takılıyorlar? "Açık toplum" dan kuşku duyarken "Çeteler" den hiç kuşkulanmıyorlar... Ve "Avrupa Burjuvazisi" diye nitelenecek sermaye kesimi Türkiye'nin AB üyeliğine destek verirken, "Devrimci" Avrupa proleterleri, neden şoven söylemlerin peşinde yabancı düşmanı oluyor?
|