|
'Baklava Gaziantep'te yapılır, Gaziantep'te yenir'
|
|
Gelelim ağız tadı, baklavaya. Antep'e gidip de İmam Çağdaş'a uğramadan dönmek olmayacağı için, son gün bu kebap ve baklava tapınağının yolunu tuttum. Dantel kadar ince ve ağızda dağılan lahmacunla başlayan yemek serüveni azar azar olmak üzere hemen tüm kebap çeşitleriyle devam etti. Bugüne dek bu kadar lezzetli kebaplar tatmadığımı itiraf ederim. Ancak asıl büyük olay, yemeğin sonunda gelen bol fıstıklı kare baklava, fıstık ezmesi ve bülbül yuvası oldu. Ağızda eriyen, tereyağının ve yarı olgun, zümrüt yeşili fıstığın olağanüstü aromalarının damakta yarattığı şöleni tarif etmek çok zor. Babası ve oğlu ile birlikte restoran ve baklavacı dükkanını işleten Burhan Çağdaş çekingen, son derece mütevazı bir Anadolu beyefendisi. Tam da "Bu baklava İstanbul'da da bulunabilse, ne kadar iyi olur" diye aklımdan geçirirken, Burhan bey, "Babam, baklava Gaziantep'te yapılıp yenmeli, diyor," diye hayallerimi yıktı. Lezzetin büyük ölçüde Antep'in kuru havasından ve baklavanın geleneksel odun fırınında pişirilmesinden kaynaklandığını, modern fırınlara göre daha uzun sürede pişen baklavanın daha farklı olduğunu da anlattı. Kısa sürede geliri katlamak gibi bir hırs olmayınca, işte böyle nefis şeyler üretilebiliyor. Antep'ten ufkum genişlemiş, damak belleğim zenginleşmiş olarak ayrıldım. Ancak Mehmet Aslan haklıydı. İstanbul'da bir buzdağına benzetebileceğimiz Antep mutfağının olsa olsa suyun üzerinde kalan kısmını tanıyabilmiştim. Suyun altındaki lezzetler ise beni bekliyor. En kısa zamanda Antep yemeklerini öğrenmeye başlamak üzere tekrar gideceğim. Gaziantep olağanüstü bir lezzet hazinesi.
|