|
|
Aşka inanmayan Bakan Şener
Byron demiş ki; "Aşk erkeğin yaşamının yalnız bir parçası, kadınınsa tümüdür." Simone de Beauvoir'e göre de kadınla erkeği ayıran başlıca anlaşmazlık kaynaklarından biri de budur zaten; 'aşk' sözcüğünün kadınla erkek için aynı anlama gelmemesi. Peki, nedir aşk? Nietzche'nin tanımı şöyle: "Bu aşk sözcüğü gerçekten de erkek ve kadın için ayrı ayrı şeyler anlatır. Kadının aşktan anladığı açıktır: Onun için aşk, yalnız bağlılık değil, başka hiçbir şeye bakmadan, bir insanın hem ruhu hem de bedeniyle, tüm olarak kendini vermesidir. İşte bu koşulsuzluktur kadının aşkını bir inanç haline getiren... Erkeğe gelince, bir kadını sevdiği zaman, ondan işte bu aşkı bekler, ister ama kadından beklediği duyguyu kendisi için varsaymaktan uzak mı uzaktır; aynı koşulsuz teslim oluşu onaylayan erkekler çıksa bile bunlara erkek denemez." Özetle diyor ki erkekler: "Aşk bizi bozar!" O yüzden önemsemiyor, inanmıyor ya da öyle görünüyorlar... Olsun, biz kadınlar yine de aşka, aşk muhabbetine bayılır, dönüp dolaşır konuyu aşka getiririz. Bakarsınız biz onları bozarız! Geçenlerde Avni Özgürel'in hazırladığı 'Doğu'nun Hatırladıkları' belgeselinin kokteylinde aralarında Devlet Bakanı Abdüllatif Şener'in de bulunduğu küçük bir erkek topluluğu memleketi kurtarıyordu ki, yanlarına gittim ve konu bir anda değişip 'aşk'a geldi... Ne oldu? Birinci ağızdan öğrendim ki, Şener de aşka inanmıyor, aşk yerine sevgiden söz etmeyi tercih ediyor. Yani onun lügatında aşk yok, sevgi kelimesi var. Aşkı mantıksız buluyor zira. Röportajlarında da vurguluyor. Hatta bir keresinde, "Eşinize aşık mısınız?" sorusuna "Hayır!" yanıtını vermiş. Tabii eve gidince eşinin sitemiyle karşılaşmış. Sevginin daha anlamlı, daha akıllıca olduğunu anlatmaya çalışsa da başarılı olamamış. Canı sıkılmış biraz. Yatağa yatmış ama uyku tutmamış. Kalkmış, Kuran'ı açmış. Okumuş, okumuş ve aşktan söz eden bir satıra dahi rastlamamış. Sevgi ise neredeyse her sayfada varmış. Hemen karısını uyandırıp durumu izah etmiş ve gönül rahatlığıyla yatağına geri dönmüş. Son sözü İnci Aral'a bırakıyorum ben de: "Hayatını birlikte sürdürebileceği birini ya da eşini aramakla, aşkı arıyor olmayı birbirinden ayırmak gerekir. Zaten herkes aşık olamıyor. Çoğu insan olabilir ama fazla kendine dönük, benmerkezci kimseler kolay sevemiyorlar. Çünkü aşk insanın kendi bencilliğinden kurtulma çabasıdır..."
|