| |
|
|
Aleviler, Gazi ve Rodin
Espri nasıldı? Şöyle bir şey... MS 5000 yılında Mars'tan dünyaya gelen antropologlar, Anadolu incelemelerini merkeze şöyle rapor etmiş: "Burada Türkler denilen bir kavim yaşıyormuş ve hepsi sarı saçlı, mavi gözlüymüş." Bu fıkrayı hatırlamama, Alevilere yönelik yayın yapan Radyo Barış'ın Olimpiyat Stadı'nda düzenlediği 'Barışa Semah Dönenler' adlı etkinliği oldu. Daha doğrusu etkinlik sırasında başlatılan 'Bin köye Atatürk büstü' kampanyası o fıkrayı çağrıştırdı. Alevi temsilciler bu kampanya ile 'Atatürk ilkelerine ve laikliğe yapılan saldırılara' tepkilerini gösteriyorlardı.
Laiklik Aleviler için önemlidir. Çünkü laikliği, bazen gayet saldırgan hale gelen Sünnilere karşı teminat olarak görürler. Her ne kadar Diyanet İşleri Başkanlığı, Alevilerden gelen talepleri göz ardı etse de, yine de laiklik onlar için koruyucu bir kalkandır. Demek istediğim şu: Alevilerin, Atatürk ilkelerine ve laikliğe sahip çıkması, Türkiye tarihi açısından gayet anlaşılır, makul bir durum.
Benim tuhafıma gidense o bağlılığın ifade biçimi. Aynı fıkrada olduğu gibi, Türkiye, Atatürk heykelleriyle dolu. Orada bir İsmet İnönü, şurada bir Fevzi Çakmak heykeliyle de karşılaşabilirsiniz elbette. Çünkü onlar Kurtuluş Savaşı'nı gerçekleştiren kadronun önemli simalarıdır. Ancak sayısal bir kıyaslama, koca bir mücadelenin tek kişiyle ifade edilmesi gibi bir sonucu ortaya koyuyor. Ülkenin dört bir yanı zaten Atatürk heykelleriyle doluyken, bin köye daha benzeri heykellerin, büstlerin dikilmesi garip değil mi? Laikliği ifade edecek başka simge yok mu?
Tabii bir de işin estetik yönü var. Gelmiş geçmiş en önemli heykeltıraşlardan biri olan Fransız sanatçı Rodin'in heykelleri İstanbul Emirgân'daki Sakıp Sabancı Müzesi'nde sergilenmeye başladı. Pazartesi akşamı yapılan açılışta sergiyi gezdim. Sanat eleştirmenleri ne diyor, bilmiyorum ama ben o heykellere baktığımda şöyle düşündüm: Rodin bir 'ünlem' sanatçısı. Nidaları kaslarla birleştiriyor. Çoğu heykeldeki figür, sanki bir sesin ifadesi: Kimi ahlıyor, kimi ofluyor, kimi ohluyor, kimi inliyor. Sanatçı bu nidaları, heykellere yerleştirdiği jest ve mimiklerle ortaya koyuyor. Bir heykel bağırıyor. Diğeri zevkle kendinden geçiyor. Bir başkası kızgınlığını belli ediyor. Nasıl duygularımızı ortaya koymak için; yüz, kol, bacak, sırt kaslarımıza belli bir şekil veriyorsak... Rodin de heykellerine aynı şeyi yaptırıyor.
Rodin'in heykellerine bakınca... O kadar yücelttiğimiz, ülkenin her yerine heykellerini diktiğimiz Mustafa Kemal'e ne büyük bir haksızlık yaptığımız daha iyi ortaya çıkıyor. Sadece Gazi'ye mi? Aynı zamanda kendi heykeltıraşlarımıza da sanatsal haksızlık yapıyoruz. Nedir bu haksızlık? Anlatayım... Mesela Aleviler hepsi birbirine benzeyen, daha önce sürüyle yapılmış büstleri köylere gönderiyor. Ayrıca kendi gözlemlerimden de biliyorum: Değişik, farklı yorumlanmış bir Atatürk heykeli bulmak neredeyse mümkün değil. Hemen hepsinde kaşları çatık, kızgın, gergin, ciddi, somurtan bir Atatürk karşımıza çıkıyor. Olacak iş mi? Bu ülkede Atatürk'e farklı bir yorum getirecek sanatçı yok mu? Merak ediyorum: Sevinen, seven, babacan, şirin Atatürk heykelleriyle ne zaman müşerref olacağız? Rodin sergisini gezin. Ondan sonra da bizdeki Gazi heykellerine bakın. Demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
|