Merkez Bankası Para Politikası Kurulu Değerlendirmesi'nde, yakın zamanda mali piyasalardaki dalgalanmaların ardından oluşan döviz kuru hareketlerinin doğrudan etkileriyle, önümüzdeki aylarda yıllık enflasyon rakamlarının geçici olarak bir miktar daha yükselmesinin söz konusu olabileceği belirtildi.
Değerlendirmede, enflasyon açısından bir diğer önemli unsur olan birim işgücü maliyetlerinin, orta vadede düşük seviyelerini koruyacağının düşünüldüğü belirtildi.
Son üç yıldır süregelen hızlı yatırım artışlarının önümüzdeki
dönemde verimlilik kazanımlarını desteklemeye devam edeceği belirtilen değerlendirmede, ''Ayrıca, yapısal nedenlerle işgücünün sürekli bir artış eğiliminde olması da işgücü maliyetlerini sınırlandıran bir unsur olmayı sürdürecektir. Sonuç olarak, fiyat dinamikleri açısından temel bir unsur olan birim işgücü maliyetlerinin, orta vadede enflasyondaki düşüş sürecine destek vereceği tahmin edilmektedir'' denildi.
GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI
Değerlendirmede, Mayıs ayına kadar olan dönem de hatırlatıldı. Merkez Bankası'nın, yıllık enflasyonun 2006 yılının ilk dört ayında yükselişe geçmesini orta vadeli enflasyon dinamiklerini bozacak bir gelişme olarak değerlendirmediği belirtilen değerlendirmede, Nisan ayındaki yüksek enflasyon rakamının dahi bu saptamayı değiştirmediği kaydedildi.
''Mayıs ayının başlarından itibaren, gelişmekte olan ülkelere yönelmiş olan fonların bir kısmının daha güvenli algılanan gelişmiş piyasalara doğru hareket etmesiyle, uluslararası likidite koşullarının değişme eğilimine girdiği'' belirtilen değerlendirmede, şu bilgiler verildi:
''Böylece Enflasyon Raporu'nda ifade edilen önemli risklerden birinin gerçekleşmiş olmasıyla, enflasyon ve para politikası görünümünün yeniden değerlendirilmesi gündeme gelmiştir. Yakın zamanda mali piyasalardaki dalgalanmaların ardından oluşan döviz kuru hareketlerinin doğrudan etkileriyle, önümüzdeki aylarda yıllık enflasyon rakamlarının geçici olarak bir miktar daha yükselmesi söz konusu olabilecektir. Para Politikası Kurulu, söz konusu kısa vadeli gelişmelerin orta vadeli bekleyişler ve fiyatlama davranışları üzerinde kalıcı etkiler oluşturmasını önlemek ve orta vadede enflasyon eğiliminin hedeflerle uyumlu kalmasını sağlamak amacıyla 7 Haziran 2006 tarihinde politika faizlerini gözden geçirme gereği duymuştur.
Yıllık enflasyondaki yükselişin Mayıs ayından sonra Haziran ve Temmuz aylarında da süreceği ve enflasyonun 2006 yılı sonunda hedefin üzerinde kalacağı tahmin edilmektedir. Döviz kurunun enflasyon üzerindeki doğrudan etkisi ağırlıklı olarak Haziran ayında görülecektir. Hampetrol ve altın fiyatlarındaki gerileme eğilimi, döviz kurunun akaryakıt ve altın fiyatlarına etkisini bir ölçüde sınırlasa da, yıllık enflasyon Haziran ayında da yükselecektir. Döviz kurunun enflasyon üzerindeki doğrudan etkileri Temmuz ayında azalarak devam edecek ve yıllık enflasyondaki yükseliş sürebilecektir.
Ağustos ayından itibaren doğrudan etkilerin belirgin olarak azalacağı tahmin edilmektedir. Bugünkü bilgiler ışığında, geçtiğimiz yıl gerçekleşen tütün ürünleri vergisi nedeniyle oluşan baz etkisinin yıllık enflasyonu 1 puan kadar düşüreceği de göz önüne alınarak, Ağustos ayında yıllık enflasyonun Temmuz ayına kıyasla daha düşük gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.''
ETKİLERİN, 2007 YILINA TAŞINMAYACAĞI DÜŞÜNÜLÜYOR
Değerlendirmede, Sonbahar aylarında fiyat dinamikleri açısından daha çok talep koşullarının belirleyici olacağının düşünüldüğü bildirildi.
Mevcut bilgiler ışığında önümüzdeki dönemde iç talep kaynaklı bir enflasyon baskısının öngörülmediği belirtilen değerlendirmede, bu doğrultuda, döviz kurundaki dalgalanmaların enflasyon üzerindeki dolaylı etkilerinin, iç talepteki yavaşlamayla beraber sınırlı kalacağı ve 2007 yılına taşınmayacağının düşünüldüğü ifade edildi.
Değerlendirmede, ''para politikasının temkinli durduğu, bekleyişlerin iyi yönetildiği ve maliye politikasının enflasyon hedefi ile uyumlu yürütüldüğü bir ana senaryo altında, enflasyonun orta vadede tekrar düşüş eğilimi göstererek, 2007 yılı nokta hedefine yakınsayacağı öngörülmektedir'' denilerek, şu görüşlere yer verildi:
''Para Politikası Kurulu, bu değerlendirmeler ışığında politika faizlerini 1,75 puan artırma kararını vermiştir. Bugünkü bilgiler ışığında, kısa vadede politika faizlerinin yukarı yönlü olma olasılığı bir önceki döneme kıyasla azalmıştır. Ancak, para politikası kararlarının yönünün, enflasyon görünümüne ilişkin gelişmelere bağlı olarak farklılaşmasının mümkün olduğu da unutulmamalıdır. Kararlar oluşturulurken, enflasyonun 2007 yılının sonlarına doğru hedefe yakınsayacağı bir perspektif gözetilecektir. Dolayısıyla orta vadede, enflasyonda öngörülen düşüşle beraber politika faizlerinin de düşüş yönünde olacağı bir görünüm esas alınmaktadır.
Merkez Bankası, önümüzdeki dönemde enflasyon görünümünü etkileyen unsurlar ve uluslararası likidite koşullarındaki gelişmeleri dikkatle takip etmeye devam edecektir. Bu bağlamda, orta vadeli enflasyon hedeflerine ulaşılabilmesi için politika araçları etkin olarak kullanılacaktır.''
RİSKLER VE POLİTİKA ALTERNATİFLERİ
Değerlendirmede, para politikasının enflasyon üzerindeki etkisi konusunda, ''mali baskınlığın olmadığı bir ekonomide para politikasının sıkılaştırılması, orta vadede talep ve maliyet yönlü enflasyonist baskıların azalmasına neden olmaktadır'' denilerek, Para Politikası Kurulu'nun son kararının da tamamen bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiği ifade edildi.
Para politikasının kararlı tutumuna rağmen, enflasyonun orta vadeli görünümüne yönelik bazı risklerin de mevcut olduğu belirtilen değerlendirmede, ''ABD, Avrupa ve Japonya Merkez Bankaları'nın para politikalarındaki sıkılaşma süreci devam etmektedir. Bugünkü bilgiler ışığında uluslararası likidite koşullarındaki belirsizliklerin tam anlamıyla ortadan kalktığını söylemek mümkün değildir. Önümüzdeki dönemde global risk iştahının daha da azalması ve gelişmekte olan piyasalardan fon çıkışının hızlanarak sürmesi halinde, Merkez Bankası, orta vadeli enflasyon bekleyişlerini kontrol altına alabilmek amacıyla gerekli politika tepkisini vermekte tereddüt etmeyecektir'' denildi.
Düşük enflasyon, dalgalı kur rejimi, artan rekabet ortamı ve istikrar odaklı ekonomi politikaları nedeniyle son yıllarda fiyatlama davranışlarının değiştiği bildirilen değerlendirmede, şu bilgiler yer aldı:
''Son dört yılda ekonomi politikalarının güvenilirliği konusunda elde edilen kazanımların etkisiyle, enflasyon hedefleri fiyatlama kararlarında giderek daha fazla referans alınan bir değişken olma niteliğine bürünmüştür. Önümüzdeki döneme ilişkin önemli risklerden biri bu eğilimin tersine dönmesidir. Geçmişteki yüksek enflasyon sürecinden kaynaklanan alışkanlıklarla ekonomide orta vadeli yaklaşımın henüz yeterince yaygınlık kazanmadığı ve kısa vadeli gelişmelerin enflasyon bekleyişleri üzerinde kalıcı etkiler oluşturma potansiyeli taşıdığı gözlenmektedir. Bu bağlamda, bekleyiş yönetimi konusu halen kritik önemini korumaktadır. Mevcut durumda enflasyon bekleyişleri bir yıl sonrası için yüzde 6,66, iki yıl sonrası için ise yüzde 5,37 düzeyindedir.
Bir diğer ifadeyle ekonomik birimler, orta vadede enflasyondaki düşüş sürecinin devam edeceğini, ancak enflasyonun hedefle uyumlu patikanın üzerinde gerçekleşeceğini tahmin etmektedir. Önümüzdeki dönemde, bekleyişlerdeki yükselme eğiliminin fiyatlama davranışları üzerindeki etkisi dikkatle takip edilecektir.
Fiyat istikrarının sürdürülebilir büyüme için bir ön şart olduğu unutulmamalıdır. İşte bu nedenle Merkez Bankası, ekonomide fiyat istikrarı algılaması yerleşene kadar temkinli duruşunu elden bırakmayacaktır. Son yıllarda makroekonomik istikrar yolunda önemli mesafe alınmıştır. Uygulanan basiretli makroekonomi politikalarının bu kazanımlarda rolü büyüktür. Elde edilen kazanımlardan geri dönülmemesi ve risk algılamasına yönelik kaygıların sınırlı tutulması açısından, istikrar ortamının devam etmesi gerekmektedir.''
YAPISAL REFORMLAR
Değerlendirmede, global risk algılamasının artış eğilimi gösterdiği bir dönemde bekleyişlerde bozulmaya yol açacak uygulamalardan kaçınılmasının büyük önem taşıdığı belirtilerek, bu bağlamda, Avrupa Birliği'ne uyum ve yakınsama sürecinin devam etmesi ile ekonomik reform programına ilişkin yapısal reformların planlandığı gibi kesintiye uğramaksızın hayata geçirilmesinin kritik önemini koruduğu kaydedildi.
Değerlendirmede, son yıllarda söz konusu alanlarda atılan kararlı adımların önümüzdeki dönemde aynı kararlılıkla sürdürülmesinin, uluslararası konjonktürdeki değişimlerin en az dalgalanmayla atlatılmasına katkıda bulunacağı da bildirildi. (AA)