|
|
|
|
|
|
|
|
|
Dışişlerinden iddialara yalanlama
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan,''Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatının (CIA) yasadışı operasyonlarında Türkiye'nin de rol oynadığına'' ilişkin iddialarla ilgili olarak, ''Türkiye'nin bu sürecin hiçbir aşamasında rolü olmadığını, bundan sonra da olmayacağını'' söyledi.
Tan'a haftalık basın toplantısında, ''Uluslararası Af Örgütünün Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatının (CIA) terörist olduğundan şüphelendiği insanları alıkoyma, nakletme ve işkenceden geçirme operasyonlarında, Türkiye dahil 7 Avrupa ülkesinin sorumluluğu bulunduğuna''
yönelik iddiaları soruldu.
''Türkiye'nin bu sürecin hiçbir aşamasında asla bir rolü olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır'' diyen Namık Tan, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün geçen aralıkta bu konuda AA'ya ayrıntılı açıklama yaptığını hatırlattı.
Tan, ''Af Örgütünün, diğer kuruluşların veya şahısların bu yöndeki iddialarına itibar edilmemesi gerektiğini'' söyledi.
''İncirlik Üssünün bu çerçevede Türkiye'nin bilgisi olmadan kullanılmış olma olasılığı''nın sorulması üzerine Tan, şunları söyledi:
''Böyle bir şey söz konusu değildir. İncirlik silahlı kuvvetlerin bir üssüdür. Orada atılacak her adım devlet yetkililerimizin bilgisi dahilinde atılır, askeri makamlarımızın öncelikle bilgisi dahilinde atılır. Böyle bir şeyin olması söz konusu olamaz.''
GÜL'ÜN ARALIK AYINDA VERDİĞİ DEMEÇ
Dışişleri Bakanı Gül, aralık ayında AA'ya verdiği demeçte, ''Sabiha Gökçen Havaalanına inen ABD uçağında bazı zanlıların sorgulandığı iddialarını'' yalanlamış, ''bu tür asılsız iddiaların, Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümranlık hakkının tartışılmasına yol açtığını'' söylemişti.
Gül, herhangi yabancı bir yetkilinin Türkiye'de bir zanlıyı sorgulamasının mümkün olmadığını belirterek, 15 Kasım 2005 tarihinde Sabiha Gökçen Havaalanına inen Amerikan uçağıyla insan kaçırıldığı ya da bazı zanlıların sorgulandığı yönündeki iddiaları yalanlamış ve konuya ilişkin bilgi vermişti.
DHC-8 tipli ve N-505LL tescil numaralı sivil Amerikan uçağının Türk havaalanına yaptığı teknik inişe ilişkin açıklamanın Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından yapıldığını kaydeden Gül, Yıldırım'ın açıklamasına karşın konunun başka boyutlara çekildiğini üzüntüyle izlediklerini ifade etmişti.
Uluslararası hava trafiğinin ana kavşaklarından biri olan Türkiye'ye her gün özel firmalara ait yüzlerce uçağın yakıt ikmali ya da teknik bakım amacıyla iniş kalkış yaptığını hatırlatan Gül, uluslararası kurallara uygun başvurularda bulunan sivil tescilli uçaklara, ciddi bir şüphe ya da herhangi bir ihbar söz konusu değilse Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünce bu izinlerin verildiğini belirtmişti.
Askeri uçaklar ile devlet adamlarını taşıyan uçaklara izin verilmesi prosedürünün ise farklı olduğuna işaret eden Gül, böyle bir uçağın izin istemesi söz konusu olduğunda, gerekli iznin Dışişleri Bakanlığı, sivil havacılık teşkilatı, Genelkurmay Başkanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığının koordinasyonlu çalışmasıyla verildiğini söylemişti. Gül, şöyle devam etmişti:
''İddialara konu olan uçuşlar için de teknik bakım ve yakıt ikmali talepleriyle uluslararası kurallar ve Türk Havacılık Enformasyon Yayınında yer alan şartlar çerçevesinde izin başvurusu yapılmış ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünce mutat izin verilmiştir.''
''YOLCU YA DA MAL ALIP İNDİRME SÖZ KONUSU DEĞİL''
Söz konusu uçağın sivil bir yolcu uçağı olduğunu, bu nedenle de sivil uçaklara uygulanan prosedüre tabi tutulduğunu vurgulayan Gül, Barcelona'dan Bakü'ye gitmek üzere havalanan uçağın, 31 Ekim 2005 tarihinde saat 16.15'te Sabiha Gökçen Havaalanına indiğini, bir gün sonra saat 15.00'te Türkiye'den ayrıldığını, aynı şekilde Bakü'den dönerken de 15 Kasım 2005 tarihinde iniş yaptığını ve bir gün sonra ayrıldığını belirtmişti. Gül, izin talep edilirken uçaktaki 4 kişilik personelin isimleri ve uçağa ilişkin tüm teknik bilgilerin kurallar gereğince Türk makamlarına iletildiğini de kaydetmişti.
Her iki uçuşta da uçağa Sabiha Gökçen Havaalanında gümrük mührü vurulduğunu, gümrük alanına çekildiğini ve standart yer hizmetleri dışında herhangi bir hizmet verilmediğini ifade eden Gül, ''Yolcu alma, indirme, mal yükleme ya da indirme olmamıştır, dolayısıyla uçağa Türkiye'den bir insan ya da yük konması söz konusu değildir, uçak tamamen kontrol altında olmuştur'' diye konuşmuştu.
Gül, uluslararası kurallara göre teknik iniş izni alan uçaklara yalnızca yakıt ikmali, bakım ve personelin dinlenmesi için izin verildiğini hatırlatmıştı.
''ZANLI KAÇIRILMASI VEYA SORGULANMASI SÖZ KONUSU DEĞİL''
Benzer teknik iniş taleplerinin her gün yüzlerce kez yapıldığını söyleyen Gül, tüm bu hususların net şekilde belirtilmesine rağmen, spekülasyonlar yapılmasının doğru olmadığını belirtmişti. Gül, Türkiye'de sivil havaalanlarının sivil otoriteler, askeri havaalanlarının da TSK'nın kontrolü altında olduğuna işaret ederek, ''Askeri ya da sivil hiçbir havaalanından bir zanlının kaçırılması ya da sorgulanması söz konusu olmadığı gibi, mümkün de değildir. Esasen böyle bir talep de vaki olmamıştır. Sivil ve askeri tüm havaalanları Türk devletinin kontrolü altındadır'' diye konuşmuş, iddialara ilişkin şunları kaydetmişti:
''Bu tür asılsız iddialar, Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümranlık hakkının tartışılmasına ve vatandaşlarımızın kafalarında şüpheler oluşmasına yol açmaktadır.
Ayrıca; terör örgütlerinin geleceğe yönelik yapmayı amaçladığı eylemleri varsa bu eylemlere meşruluk kazandırıcı bir ortam da hazırlanmaktadır.'' Bu tür iddiaları yansıtanların daha dikkatli hareket etmeleri ve bu tip iddiaları yayımlamadan önce yetkililerden daha fazla bilgi almaları gerektiğini de kaydeden Gül, Türkiye'de yabancı bir yetkilinin de bir zanlıyı sorgulayamayacağına işaret ederek, zanlılarla ancak mahkemelerin tayin ettiği yetkililerin görüşebileceğinin altını çizmişti.
Benzer uçakların inişlerinin Avrupa'da da tartışıldığını, Türkiye'de de spekülasyonların yapıldığını söyleyen Gül, ''İlgili birimlerin ve TSK'nın kontrolü dışında bazı şeyler oluyor gibi bir hava estirilmektedir, bu doğru değil'' demişti.
(AA)
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|