Pazartesi sendromu
Hükümette tam anlamıyla "Pazartesi Sendromu" yaşanıyor. Birinci nedeni, Kemal Derviş dönemindeki borç takası ile bankalara verilen, "dövize endeksli devlet iç borçlanma senetleri." İkincisi ise AB Ortaklık Konseyi'nin yarın yapacağı toplantıya Rumlar'ın diretmesi karşısında katılıp katılmama kararı. İlkini ele alırsak... Bankaların 2001 krizi sonrasında açık pozisyon kapatmak için kullandığı ve toplamı 3 milyar 196 milyon YTL tutan takas senetlerinin vadesi yarın doluyor. Dolayısıyla, yaklaşık 2 milyar 100 milyon dolar yarın serbest kalacak. Hazine 12 Haziran'dan geriye doğru 10 iş günündeki ortalama dolar kurunu esas alarak YTL cinsi ödeme yapacak. Bu paranın yönü, dövizin kaderini belirleyecek. Serbest kalan YTL'nin, dövizi patlatmaması için Hazine aynı gün borçlanma ihalesi gerçekleştirecek. Bu kez, yüksek faizle başı boş kalacak parayı çekmeye çalışacak. Ekonomik programa güvenerek kısa süre öncesinde yüzde 13,5 faiz ile Hazine kağıdı alan yabancı yatırımcı bugün yüzde 18.5 seviyesinde seyreden faiz karşısında zararını telafi etmeye uğraşacak. Faiz mi, döviz mi tercihinin sonucunu Hazine bugünden öngöremiyor.
AB riski İkinci "sendroma" gelirsek... Ankara yarın "Bilim ve teknoloji faslında fiili müzakerelerin resmen başlayacağı" inancıyla hareket ediyordu. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, bu önemli günü taçlandırmak için Ankara'dan kalabalık bir heyetle Lüksemburg'a gitmeye karar vermişti. Ancak, AB Daimi Temsilciler Komitesi'nin (COREPER) önceki günkü toplantısında Kıbrıs Rum kesiminin Türk limanlarının kendilerine açılmasına ilişkin diretmesi nedeniyle karar alınamadı. Bunun üzerine AB, ortak pozisyon belirlemek üzere toplantıyı yarına erteledi. Dolayısıyla Gül, dün de açıkladığı gibi Lüksemburg'a gidip gitmeme kararı, yarın AB'den gelecek habere göre belirlenecek. AB'den olumlu bir yanıt gelmemesi halinde, Gül'ün Lüksemburg'a gidip gitmeme kararı da yarın yapılacak Bakanlar Kurulu toplantısında görüşülerek karara bağlanacak. Olumsuz bir gelişmenin ekonomiye getireceği yük de bugünden kestirilemiyor.
Yabancı dopingi Hükümet ve ekonomi yönetimi içine girilen bu girdaptan çıkış için "olumlu hava formülü" arıyor. Hemen belirtelim, hükümet, Merkez Bankası yönetiminin yaptığı açıklamaların ve Para Politikası Kurulu'nun aldığı son kararın piyasada beklenen etkiyi yaratmadığını düşünüyor. Umutları piyasayı rahatlayacak müjdeli bir haberin ortaya çıkması. Nitekim bekledikleri, hatta oluşumuna katkıda bulundukları müjdeli haber Türkiye'de yatırım yapmış yabancı sermaye şirketlerinden geliyor. Uluslararası yatırım şirketleri, aldıkları ortak kararı önceki gün ekonomi yönetimine iletiyor: "Türkiye'ye güvenimiz tam. Güvenli bir yatırım ortamı olduğuna yönelik reklam atağı başlatıyoruz." Ekonomi yönetiminin etkin isminin aktardığına göre yabancılar, "Türkiye güvenli ortam" sloganı çerçevesinde gerçekleşecek "reklam ve söylem" atağını, hafta başından itibaren devreye koyacak. Yabancıların bu girişiminin nedeni, doğrudan yatırım yapanların elinin taşın altında olması. İstikrarsızlık senaryoları onların hesaplarını ve kar beklentilerini de alt üst ediyor. Bundan kurtulmanın yolunu da diğer uluslararası şirketlerin Türkiye'ye yatırım ile gelmesinde ve sıcak paranın çıkışının frenlenmesinde buluyorlar. Uluslararası yatırımcıdan gelen bu olumlu hava ile içine girilen sarmaldan nasıl çıkılacağını ise pazartesi belirleyecek.
|