Ben yalnız kalmaya alışkınım...
Dün türban yazısı için beni tebrik eden yüzlerce okurum, acaba bugün yazacaklarımı da sevecek mi?.. "Bakan eşlerinin türbanlı temsillerini, herkesin içine sindirmesini" alkışlayanlar, şimdi isteyeceğim şey için de alkışlayacak mı?.. "Demokrasi böyledir işte" dediğim için "Helal olsun"a layık görülen ben Konya Selçuk Üniversitesi'nde yapılanlara "rezalet" deyince de aynı "helal olsun"u alacak mıyım?.. Umarım... Öyleyse söyleyeyim... Önceki gün üniversitede kolunu sevgilisinin omzuna atan Talip Sefil "Bu okulda kızlarla yakınlaşmak yasak" diyen aynı okul öğrencisi Abdullah Kurtuluş'un saldırısına uğradı, dayak yedi... 22 yaşındaki sevgilisiyle okul yönetimine başvurunca, bu kez de Dekanlık tarafından hakkında soruşturma açıldı... Gencecik bir çocuk sevgilisinin omzuna kolunu attı diye, neredeyse hapse atılacak... Biliyorum ki, dün beni alkışlayanların bir kısmı bugün alkışlamaktan kaçınacak... Dün Bakan eşlerinin türban takmasını demokratik hak olarak görenlerin bir kısmı, bugün 25 yaşındaki Talip'le 22 yaşındaki Yeşim'e lanet okuyacak... Türban için istedikleri demokrasiyi, iki gencin sevgi gösterisi için istemeyecek.. "Rezillik diz boyu" diyecek... "Ahlak elden gidiyor" diye fetva verecek... Sonra da türban için demokrasi isteyecek...
Bir kısmı öyle olacak... Ama diğer bir kısmı "Bu adam doğru söylüyor" diyecek... "Kendim için özgürlük istiyorsam, başkası için ahlak elden gidiyor diye fetva vermemem gerek" diyecek... Demokrasiyi sevecek... Demokrasiyi severken özgürlükle dans edecek... Kendisine saygı duyulmasını isterken, başkasının hayatına da saygı duyulması için çaba gösterecek Kabul etmeliyim ki, Türkiye'de esasen farklı yaşam tarzlarını savunanların özgürlükleri sınırlandırılır... Perihan Mağden hapse girmek için yargılanırken, mahkeme salonunda küfret abi tutulur... Ceza alması görüşülürken, sloganlarla izolasyona tabi tutulur... Her taraftan tecrit edilerek, yalnızlığa mahkum edilmeye çalışılır... Sevgilisinin omzuna kolunu atan genç, okul arkadaşından dayağa tabi tutulurken, bir de okul yönetimince soruşturulur... Kabul etmeliyim ki Türkiye'de esasen farklı çıkan sesler ya oradan ya buradan mutlaka susturulmaya çalışılır... Esasen, o tarzı benimsemeyen diğerleri tarafından... Erkan Mumcu önceki gece Teke Tek'te doğru söyledi... Üniversiteler, tamamen Avrupa gibi olmazsa bu iş düzelmez... Mesele sadece türban meselesi değil... Mesele üniversitelerin Avrupa'daki benzerleri gibi her türlü özgürlüğe sahip olması meselesi... Mesele, toplumda çıkan farklı seslerin bağırtı, çığırtı, slogan ve kafa atmaların arasında susturulup sindirilmemesi... Biliyorum ki, ben hep sonsuza yakın bir demokrasiyi savundum... Ama benim savunduklarımı kendileri adına isteyenler, kendilerinin dışındaki demokrasiyi istemedi... Süleyman Demirel istemedi... Sağcılar istemedi... Hatta üniversitedeki solcular bile istemedi... Sonra devlet de istemedi... 12 Mart, 12 Eylül hiç istemedi... Türban istenmedi... Türbanlılar da ötekini istemedi... Bilmem dün beni türbandan dolayı alkışlayan yüzlerce mailden acaba kaçı şimdi beni alkışlayacak?.. Kendinizi sıkmayın... Hiç önemi yok... Ben yalnız kalmaya zaten alışkınım...
|