Nasıl olacak!
"Cehennemden notlar" biraz daha karamsar olurdu; eminim! Bu notlar o kadar değilse; burası "demokratik, laik bir sosyal hukuk devleti" olduğundandır.
Cumhurbaşkanı: Önceki hükümet döneminde mazlumdan yana bir dönem tamamlayan, sonra Irak işgaline tavır alan Cumhurbaşkanı Sezer' in, "ABD-İsrail gölgesi" nde, onların anlayışına uygun, belki Türkiye'de kimi güçlerin etkisiyle, İsrail ziyaretinde Filistin'de "seçilmiş" yönetimi "salt-terörist" kabul edip görüşmemesi... İlke olsa, görüşülemeyecek seçilmiş yahut kazık çakmış devlet ve yönetici sayısı çok fazla olurdu. Mesele "eli kanlı" olmak ise. Başbakan ve partisi: Israrla AK Parti demenin manası yok. "Muhafazakâr"ın yanına "demokrat" eklemenin de. Olamıyorsanız; alışığız nasıl olsa! Şaibeli, gölgeli, yemeli ama biatçı, yalaka isen, "Ak" Parti'de "muhafaza-kar" olmanda, iktidar paylaşmanda, adamım, abim kalmanda mahzur yok; eleştirmişsen, parti "demokrat" ya, kapıdasın. Yolsuzluk değil, onu dert eden; vicdansızlık değil, vicdana seslenen suçluysa, olay budur işte! Şemdinli: İki astsubay, itirafçı, bomba, iddianame ve baskıyla savcı ile anıp sorguladığımız Şemdinli'yi elbet sadece öyle sayamayız. Ya orada ya şurada olmak, bazen ağzını kocaman açıp derken gözlerini kapatmak; kimimiz bunu yapamayız. Şemdinli'de iki er pusu ateşiyle öldürüldü. İki eve, iki anaya daha ateş düştü. Kahpe pusu gölgesinde demokratlık taslanmaz! Kızıltepe: Uğur ile babasının öldürülmesinin, 12 yaşındaki bedeni delik deşik eden 13 kurşunun ateşi sönmeden, bir başka baba ile 7 yaşındaki kızı Rozerin 31 mermiyle yok edildi. Bir sanık dahi yok. Daha doğrusu, aman Allah'ım, zanlı ne çok: Kimine göre Jitem'dir, kimine göre polis, kimine göre bir çete, kimine göre korucu, kimince de PKK. Ah çocuk, ölümüne ne çok susanır oralarda. Tunceli: Askeri araç yolunda uzaktan kumandalı bomba. Yaralı erler. Araç askeri personel çocuklarını da taşırmış. Kahpeliği yiğitlik sanan olmalı. Lanet yeterli olmuyor elbet. Ve bu kadar sinsilik, hainlik ortamında, izler dahi karışabiliyor. Bir önceki "çocukların geçiş yoluna bomba" dan, en çok Cumhuriyet gazetesi kuşkulanmış ve "PKK olmayabileceğini" dahi yazmıştı. Tam, Cumhuriyet'e ikisi patlamayan, üç bombadan önce. Danıştay katili avukatın seri eylemleriydi ya. Çete sanığı bir subay, "PKK'dan ele geçirdiğimiz bombaları PKK'ya karşı kullanacaktık" demez mi! Sisler coğrafyası burası. Bir arada: Birileri, sürekli iç savaş havasını canlı tutmak peşinde. Ki, iç savaşlar dış savaşların da payandası kılınsın. Geçenlerde Ege'nin canımın içi bir beldede tam karşımdaydı, "İt girer Kürt giremez" yazısı. Ve nice kafayı yememiş insan dahi bakıp geçiyordu. Özellikle Ege'de belde belde kaynama, dışlama, linç hevesleri, terk ettirme dayatmaları, imza kampanyaları. Geride, "Filanca Kürt'ün öldürdüğü MHP'li" gibi vakalar da varsa. ÖDP, "Bir arada yaşamı savunalım" diye kampanyaya girişmiş. "Bir arada yaşamı savunmayalım" yahut "Bir arada yaşamayalım" diye bir kampanya, çağrı, siyasi mesaj da olabilir mi? Belki. "Türk-Kürt... Laik-dinci... Dindar-dinsiz... Müslüman Türk-azınlıklar... Sağsol... birlikte yaşamayalım." Yok, bunu diyemiyorsak, açık veya sinsi diyebilene karşı, "Bir arada yaşamı savunalım"! Gazeteci: Kemal Saydamer, henüz 47 yaşındaydı. İyi, titiz, namuslu gazeteciydi. Kalbi yetmedi. Sevenlerinin başı sağ olsun. Ne olur, kilonuza, şu sigaraya, damarlarınıza, hele yaz sıcağında, tavır alın! Zaten çocuklar, erler, gençler çok çok ölüveriyor.
|