Bir kılıçbalığı öyküsü
Ünlü yazar Ernest Hemingway, İhtiyar Adam ve Deniz adlı eserini yazarken, İstanbul'da duyduğu kılıçbalığı öykülerinden etkilenmiş olabilir mi? Evet, Hemingway İstanbul'a gelmiştir ve hatırı sayılır bir süre de kalmıştır bu şehirde. Ünlü yazarı İstanbul sokaklarında 1922-23 yılları arasında görürüz. İşgal gemilerinin Boğaz'a birer kılçık gibi takıldığı o günlerin, Hemingway'in, kılıçbalığını yakalayan ama sandalının dışına bağlı olduğu için köpekbalıklarının saldırısından dolayı kıyıya kocaman bir kılçıkla dönen ihtiyar balıkçı öyküsüne ilham olduğunu düşünürüm. Pera'daki Büyük Londra Oteli'nin kayıt defterini karıştıracak olursak, Hemingway'in adına rastlarız. Yazar, The Toronto Daily Star gazetesinin muhabiri olarak kalmaktadır otelde... Oysa İstanbul otellerinde kalan ünlü yazarlar konusunda akıllara gelen hep Agatha Christie'dir. Jules Verne, Andersen, Melville, Nerval, Amicis gibi pek çok yazar ise bu konuda şanssızdır. Onların İstanbul günlerini anımsayan yok denilecek kadar azdır.
GAVUR PADİŞAH Hemingway İstanbul'da duydu mu, duymadı mı bilmem, ama ben size çok eski bir kılıçbalığı öyküsü anlatabilirim: Marmara Denizi, deniz şövalyesi kılıçbalıklarının bol olduğu bir denizdi. Saray sofrasından kılıçbalığı eksik olmazdı. Resmini devlet dairelerine astırdığı için "Gavur padişah" olarak bilinen II. Mahmut'un, her akşam yemeğinde bu balığın tadına mutlaka baktığı söylenir... 1812'de, avlanmak üzere denize açılan İstanbul balıkçıları bir tek kılıçbalığına rastlamaz. Bu hiç de alışık olmadıkları bir durumdur. O gece balıkçıların gözüne uyku girmez. Ertesi sabah, erkenden, yine açılırlar denize... Gez, gez, bir tek kılıçbalığı bile çıkmaz karşılarına. Üç gün, dört gün derken, Marmara'da kılıçbalığı olmadığı anlaşılır. Balıklar, Ege Denizi'ne göç etmiş, orayı mesken tutmuştur. Günümüzde Marmara Denizi'nin dibindeki fay hattı nasıl İstanbullular'ın derdiyse, o yıl da kılıçbalıklarıyla sıkıntı yaratmış! Balıkçılar, mübarek hayvanları küstürdüklerine karar verir ve toplantı sonrasında şu kararı alırlar: Herkes sandalını kıyıya çekip altına kılıçbalıklarından özür dilemek için güzel sözler, dualar yazacak. Karar uygulanır; İstanbul'daki tüm kayıklar aynı günde karaya alınır. O gün sahilde gezecek olursanız, balıkçıları ellerindeki renkli boyalarla sandalların altına bir şeyler yazarken görürdünüz! Boyalar kuruyunca, sandallar denize sürülür yeniden... Ne var ki balıkçılar o gün de elleri boş dönerler avdan... Marmara'da kılıçbalığı yoktur! Bunun üzerine sarayda Divan toplanır! Ege Denizi'ne gidilip, kılıçbalıklarının yakalanmasına ve Marmara'ya getirilerek yeniden üremelerini sağlamak amacıyla çiftleştirilmesine karar verilir. Ama buna gerek kalmadan kılıçbalıkları sürüler halinde geri döner Marmara Denizi'ne. Balıkların geçici olarak göç etmelerinin nedeni, deniz suyundaki ısı farklılığından başka bir şey değildir. Bu öyküden anlaşılıyor ki Divan, ekolojik konularda da kararlar alırmış! Deniz kaçkını olan edebiyatımızda bir kılıçbalığı öyküsü bulmak zordur. Şiirimizde deniz şövalyelerini anımsayan, dizeleri arasında kılıçları parlayan şair ise Halim Şefik'tir.
|