Herkesin uyumu kendine, karışmayın keyfime!
Gece yatmak, sabah kalkmak bilmez cinsindenim ben. Sonradan olmadım, hep böyleydim. Sabahı hiçbir zaman sevmedim. Geceye olan tutkumdansa hiç vazgeçmedim. Çok zorda kalmadıkça sabahın erken saatlerinde, kimselere randevu veremedim. Verdiysem de o görüşmelere hep şiş gözler ve mahkeme duvarı gibi bir yüzle gittim. Biyoritim dedikleri bu işte. Benimki çoğunluğun tersine çalışıyor. Öğle saatlerinde uyanıyorum. Akşamüstüne doğru bende bir enerji patlaması yaşanıyor ki sormayın. Bu durum, gecenin çok geç saatlerine kadar sürüyor. Hatta neredeyse günün ilk ışıklarına kadar. Bir nevi kurt kadın. Ve bu her zaman böyleydi. Benim gündüzü sevmeyip, her işimi geceye ertelememe ne ailem bir anlam verebildi, ne dostlarım. Birkaç kez bu ritmi tersine çevirme gayretim oldu ama ı-ıh! Sevmiyorum sabahı, zorla mı? Aşığım geceye ayıp mı?
* Bu konuda son zamanlar üzerime çok gelinince (!) minik bir araştırma yaptım. Biyoritim üzerine... Yahu doğada virüsten, börtü böceğe kadar her canlının belli ve asla değiştiremeyeceği bir biyolojik ritmi varmış işte. Benimki de böyleyse kime ne? Benim ritim biraz bozuk tamam ama, kime göre, neye göre? Dedik ya, istisnasız her canlı organizmanın şaşmaz bir iç saati var aslında. Ateşböceklerinin bile mesela. Öyle ki bu minik böcekler, her ayın 28. günü, cinsel açıdan "duvarı tırmalama" moduna geçip, ışıl ışıl yanıp sönerlermiş. Hem de gruplar halinde. Dolayısıyla uzaktan bakıldığında minik bir ışık topu gibi görülürlermiş. Ateşböceklerinin hiç şaşmadan ayın 28. günü böyle ışıldamaları tarihte neye neden olmuş biliyor musunuz? Amerika'nın keşfine! Efendim, olay şöyle gelişmiş; Kristof Kolomb yeni keşifler yapmak üzere okyanusta seyir halindeyken, birden bire bir isyanın eşiğine gelinmiş. Kolomb'un denizcileri, kara yüzü görmeden yolculuk etmenin yarattığı sinir bozukluğuyla, 11 Ekim 1492 gecesi, "Eee, yeter be kardeşim, keşfet keşfet nereye kadar?" derken, uzaklardan bir ışık topu görülmüş. Ve "Kara göründüüü!" çığlıkları eşliğinde isyandan vazgeçilip, o ışık topuna doğru yola devam edilmiş. Bunun bir kara parçası olmadığı anlaşılmış ama sonuçta o isyan hareketi de savuşturulmuş. Olan garibim Kızılderililere olmuş. İnsancıklar bu beyaz adamlar tarafından yerlerinden yurtlarından edilmiş ve işte bir süper güç de böylece doğmuş olmuş.
* Biyolojik ritminize sahip çıkınız efendim. Onu seviniz, saygı duyunuz. Doğanın bir parçası olduğunuzu unutmayınız. İçinizdeki, önceden programlanmış cihazınızın ayarıyla oynamayınız. Ve son olarak; kahrolsun sabah haberleri, yaşasın gece bültenleri!
|