Tahinci Şifresi
Tahin helvacı Sırrı Bey karanlık sahilde yürürken birdenbire garip bir ürperti sardı bedenini. Altıncı his! Adımlarını hızlandırdı. Ay, bulutların arasından sıyrıldı o sırada. Tam karşısında dikilen bir adamı aydınlattı. Elinde bir tabanca vardı adamın. Gecenin sessizliğini bir patlama bozdu. Tek kurşun Tahinci Sırrı'nın yere yığılmasına yetti. Silah sesini duyan Balıkçı Rıza iskeledeki motorundan fırladı hemen. Koşarak geldi. Tahinci Sırrı'nın üstüne eğildi. Ölmemişti Tahinci Sırrı. "Kâğıt kalem ver," diye hırıldadı. "Çabuk! Ölüyorum! Vaktim yok! Acelem var! Bana kâğıt kalem ver." Balıkçı Rıza'da kâğıt kalem ne arasın! "İç cebimde..." Rıza, Tahinci Sırrı'nın cebinden kâğıt kalem çıkarıp ona uzattı. Tahinci Sırrı bir an düşündü. Sonra titreyen parmaklarıyla yazdı: "SAMİ HAM DON... K CUMA SIPA BALIĞI SAT..." "Oku," dedi sonra. Balıkçı Rıza, Orta Üç'ten ayrılmıştı. Okudu. "Yüksek sesle oku." Rıza yüksek sesle okudu. "Tamam," dedi Tahinci Sırrı. Sonra ekledi: "Çok yaşa!" "Hapşırmadım ki," diye düşündü Balıkçı Rıza.
*** Ertesi gün Emniyet'te Komiser Nevzat'a ifade verirken, "Bunca yıllık balıkçıyım," diyordu Rıza, "sıpa balığı diye bir şey duymadım. Sami Ham Don diye de kimseyi tanımam." Hıncal Uluç güldü. "Ne sıpa balığı diye bir şey var, ne de Sami Ham Don diye biri. Her şey o kadar açık ki..." Komiser Nevzat, Ahmet Ümit yeni romanı için Antep'te Zeugma müzesine kapandığı için, Hıncal Uluç'u çağırmıştı Emniyet'e. Uzman olarak. "Bu olsa olsa bir şifredir. Çözse çözse Da Vinci Şifresi'ni seyredip anlayan adam çözer," demişti. "Çok basit," diye devam etti Hıncal Uluç. "Maktulün yazdığı bir anagram." "Anagram mı? Nedir o?" "Bir sözcükteki harflerin yerlerini değiştirerek başka bir sözcük üretmek. Sami Ham Don... Değiştirin harflerin yerlerini... Osman Hamdi çıkıyor. K Cuma Sıpa Balığı Sat ta Kaplumbağa Satıcısı oluyor. Osman Hamdi'nin en ünlü tablosu. Gerçi tablonun adı Kapl u m b a ğ a Terbiyecisi... Bu da maktulün cehaletini ortaya koyuyor." " P e k i , Çok yaşa neyin nesi?" "Koş çaya. Ben şifreyi çözdüm. Artık katili bulmak sizin işiniz." Komiser Nevzat ertesi gün Manisa'da Volkswagen bayiliği yapan Rizeli Mahmut Dereli'yi tutukladı.
*** "Hıncal Bey ipuçlarını verince katili bulmak kolay oldu," diyordu Komiser Nevzat. "Koş çaya... Çay nerede yetişir? Rize'de. Demek ki katil Rizeli. Osman Hamdi'deki harfleri düşün. Manisa çıkıyor. OH ile MD harfleri artıyor. OH, Osman Hamdi'nin baş harfleri. Demek ki katilin adıyla soyadı MD ile başlıyor. Kaplumbağa Satıcısı'ndaki Kaplumbağa nedir? Ne olabilir, olsa olsa Volkswagen... Satıcı ise Bayi... Demek ki katil Manisa'da Volkswagen bayiliği yapan, adının baş harfleri MD olan bir Rizeli. Allah Dan Brown'dan razı olsun, artık suçluları yakalamak çocuk oyuncağı." "Peki ama," dedi arkadaşı. "Vurulan adam niye kendisini vuranın adını açık açık söylememiş, Mahmut Dereli dememiş de böyle oyunlara başvurmuş?" "Kafayı mı yedin sen?" dedi Komiser Nevzat. "Mahmut Dereli dese biz harfleri karıştırıp yeni adlar üretir, onların peşine düşerdik. Katili bulmamız zor olurdu. Maktul doğrusunu yapmış."
|