Doğu Perinçek ne diyor?
Önce meseleyi Yavuz Donat'a açtım: "Yavuz Abi, ben aslında bu Danıştay saldırısı konusunu Doğu Perinçek'le konuşmak isterdim. Ama kendisini tanımıyorum; üstelik çok da çekiniyorum." Yavuz Donat, bir kahkaha atıp Yeşim'e seslendi: "Doğu'yu, Doğu Perinçek'i bulalım." Ertesi gün aynı saatlerde, üçümüz oturmuş çay içiyorduk. Son günlerde neden İşçi Partisi Genel Başkanı Perinçek'le konuşmak istiyorum? Çünkü bir cepheden bakınca Danıştay saldırısı "laikliğe atılan kurşun" ; bir başka cepheden bakınca da AK Parti hükümeti sarsmak için yapılan bir "derin komplo." Hükümet ve emniyet, büyük çoğunlukla bu son görüşü paylaşıyor. Komplonun mimarının da çeşitli uzantıları olan "ulusalcı bir çete" olduğu düşüncesi hakim. Bu durumda Perinçek'le görüşmek şart olmuştu. Perinçek, Türkiye'de uzun yıllar devrimci/Maocu çizgide siyaset yapmasına karşın hep "devlet" kavramını önemsedi. Son yıllarda ise "Kızıl Elma" koalisyonunun fikir babalığını yaparak aşırı sağ ve solun milliyetçi bir ortak noktada buluşabileceğini savundu. Türk solunun en tartışılan ancak en etkin isimlerinden biri... Danıştay saldırısıyla ilgili hükümet ve emniyet kaynaklarının hala ısrarla söylediği, saldırının arkasında Susurlukvari bir Kızıl Elmacı görüş olduğu, bu kesimin devleti koruma adına illegaliteye başvuran bir Ergenekon yapılanmasından ilham almış olabileceği yolunda. Bu yüzden emniyet soruşturmanın başından beri saldırgan Alparslan Arslan'ın Muzaffer Tekin ve Veli Küçük gibi "derin" olduğu düşünülen isimlerle ilişkisi üzerinde duruyor. Gözaltına alınanlara nedense Veli Küçük, Doğu Perinçek veya İbrahim Şahin'i tanıyıp tanımadıkları soruldu. "Kilit isim" olarak lanse edilen Tekin ve arkadaşı Zekeriya Öztürk, Perinçek'i tanıyordu. Üstelik Alparslan Arslan'ın üzerinde İşçi Partisi'nin yayın organlarından Ulusal Haber'in kimlik kartının çıktığı söylenmişti...
Peki Perinçek ne diyordu? İlk izlenim: Doğu Perinçek de Danıştay saldırısını hükümete yönelik bir "komplo" olarak görüyor. Ancak "kimin komplosu?" sorusuna cevabı, "ABD derin devletinin Türkiye'deki uzantıları." Olayın köklerinin AK Parti hükümetini değiştirmeye karar veren Washington'a uzanabileceğini söylüyor. Perinçek iyi tanıdığı Muzaffer Tekin'in böyle bir yapılanmanın içinde olamayacağından emin. Bir süre İşçi Partisi'ne gidip gelen ve Tekin gibi ordudan atılma Zekeriya Öztürk içinse kefil olmuyor. Bu adamla ilgili anılarını dinleyince soru işaretlerini anlıyoruz. Perinçek'e, devleti koruma amacıyla kurulduğu iddia edilen "Ergenekon" yapılanmasının iç tüzüğü niteliğindeki belgeyi gösteriyoruz. Bir baskında ele geçen belge, Danıştay saldırısı sonrasında yeniden incelemeye alındı. Doğu Perinçek okuma gözlüklerini çıkarıp belgeyi okumaya başlıyor. O okurken ben atlıyorum: "Bazıları bunu sizin yazdığınızı söylüyor..." Dikkatle okuduğu metinden başını kaldırıp "Hayır... ama belli ki benim söylemlerimden etkilenmiş" diyor "Örneğin bakın burada.. Türkiye'de Kurtuluş Savaşı'nı 1914'te başlatıp 1922'de bitiren bir tek ben varım. Ancak ben hiçbir zaman Atatürk için 'Ulu Önder' ifadesini kullanmam. Yer yer benden etkilendikleri ortada. Ama ben yazmadım." Perinçek devam ediyor "Bir de bu belgede istihbarat vurgusu var. Ben o işlere girmem. 'Devleti korumak amacıyla böyle bir örgüt kurulmalı mı?' derseniz, 'Evet kurulmalı' derim. Teşkilatı Mahsusa tarzı devletin yapamayacakları şeyleri yapan. Bugünkü istihbarat yapısı bunu yapmıyor. Ancak ben böyle bir örgütün ne tüzüğünü yazarım ne de emrine girerim. Başbakan olup, Cumhurbaşkanı olup ülkeyi yönetmeye talip olunca böyle bir örgüt kurulabilir. Ancak fahri olarak böyle bir yapıya gidilmesi son derece tehlikeli sonuçlar doğurur." Peki sizin "anti-emperyalist" söyleminizle örtüşen noktalar? Tüm bu adamların bir noktada etrafınızda ya da ulusalcı hareket içinde olmuş olması? "Benden etkilenmiş olabilirler. Öyle gözüküyor. Görüşlerimin asker tarafından yakından izlendiğini ve beğenildiğini de biliyorum. Etkileniyor olabilirler. Ancak ben böyle bir örgütün emrine girmem." Peki ya derin devlet? Perinçek Türkiye'de derin devlet olduğundan şüpheli. "Olmalı mı?" derseniz muhtemelen cevabı "Evet" olacaktır. Ama kendisi bu tarz yapılanmalar ya da işlerle değil, düşünceler ve ideolojiyle ilgili. Ve de tabii İşçi Partisi'yle...
|