İşlek trafik
Ziyaretçi trafiğine, halkla ilişkiler hamlelerine ve bazı gelişmelere baktığınızda Türkiye'nin ne kadar merkezi öneme sahip olduğunu iyice anlıyorsunuz. İsrail Dışişleri Bakanı Livni'nin ziyareti, iki taraf belli konularda benzer yaklaşımları paylaşmasa da, Tel Aviv açısından ilişkilerin önemini vurguladı. Daha önce ABD Dışişleri Bakanı Rice, Türkiye ile ilişkileri tekrar rayına oturtmak için bir ziyarette bulunmuştu. Amerika başkentinde Türkiye'deki iç gelişmelerle ilgili bazı kaygılar dile getirilse bile, Türkiye'nin hem rejimi, hem de yeni enerji hatları ve Karadeniz nedeniyle önemine yapılan vurgu artmıştı. Avrupa Birliği ile taraması bitmiş bir konuda müzakereler iki hafta sonra başlayacak. Bu bağlamda Başbakan'ın adap konusundaki dikkatsizliğine kurban giden Almanya ziyaretinde Şansölye Merkel'in söyledikleri de önemliydi. Merkel, geçmişe göre daha ılımlı bir dil kullanarak müzakerelerin önüne geçmeyeceklerini bildirdi. Her ne kadar gönlü Türkiye'nin üyeliğinden yana değilse de... Cengiz Çandar bu gelişmelere bakarak Türkiye'nin "Üçüncü Dünyalaşmasına" Batı'dan izin çıkmadığına, Batı'nın "Türkiye'yi, Türkiye'ye rağmen" Batı'da sağlama almakta kararlı olduğu hükmüne varıyor. Batı sistemi içindeki ülkelerin bu hamleleri karşısında diğerleri de boş durmuyor. Türkiye kamuoyunu kazanmak amacıyla İranlı Ali Larijani'nin gerçekleri çarpıtması bunun örneklerinden. Dün Türkiye'yi ziyaret eden Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un Muharrem Sarıkaya ile söyleşisinde Türkiye'ye sıcak mesajlar vermesi de bu nedenle. Rusya, Kıbrıs'ta BM Genel Sekreteri raporunu gündeme aldırmadığı halde, Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi üyeliği konusunda bir çiçek sunuyor. Dahası ABD'nin Rusya'yı çevreleme, enerji konusundaki tekelini kırma çabalarına karşı ikinci Mavi Akım gibi önerileri de devreye sokuyor.
Gelecek Türklerin elinde Tüm bunlardan Türkiye'nin çok da uzun sayılmayacak bir vadede bazı kritik tercihlerde bulunması gerekeceği sonucu da çıkıyor. Dış politika parametrelerinin iyice şekillenmesi kadar, Irak'taki gelişmeler karşısında takınacağı tavır da büyük önem taşıyor. Arzulanmayan gelişmeler yaşandığında hangi reflekslerle hareket edeceği merak ediliyor. Ancak ister Batı, ister Rusya veya Çin-Hindistan olsun Türkiye ile ilgilenen tüm taraflar ülkenin laikdemokratik niteliğinin sabit kalmasını arzu edecektir. Tıpkı Türkiye'nin varolan dünya sisteminin kuralları içinde kalmasını isteyecekleri gibi. Bunlardan çıkan bir sonuç, topluma dayatılan tüm vehimlere rağmen Türkiye'nin aslında imtiyazlı bir ülke olduğu. Bir diğeri de dünya sisteminde kayda değer hiçbir gücün bu ülkenin istikrarını bozmakta, bölüp parçalamakta mantık çerçevesinde bir çıkarının olmadığı. O zaman daha iyi, müreffeh ve huzurlu bir gelecek kurabilme bahsinde aslolan Türkiye'de yaşayanların nasıl katkı yapacağıdır. Son haftalardaki gelişmelerde insanı hüzünlendiren de zaten bu konudaki perişan görüntüdür.
|