| |
|
|
İçimizdeki derin melodiler
Müzik önemlidir. Çünkü insanların duygularını ifade eder. Ama o duygular yoktan varolmaz. Bireysel ve toplumsal yaşam koşullarından çıkarlar. 'Yaşam koşulları' deyince de işin içine üretim girer, teknoloji girer, spor girer, savaş girer. Bitmedi: Aşk girer, kadınlık, erkeklik, yaşlılık girer. Böyle bakıldığında müzik; hoşça vakit geçirten bir etkinlik olmaktan çıkar, toplumu anlamada vazgeçilmez bir öge haline gelir. İşte bu yüzden 29 Mayıs pazartesi günü başlayıp ayın 31'ine kadar devam edecek olan "Tarihsel Süreç İçinde Türkiye'de Müzik Kültürü ve Müzik Müzesi Kongresi"ni önemsiyorum. İstanbul'daki 'Askeri Müze ve Kültür Sitesi'nde gerçekleştirilecek olan kongreyi Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Bilkent Üniversitesi ortaklaşa düzenliyor. Kongreye yerli ve yabancı tarihçiler (onursal başkan Prof. Halil İnalcık), müzik araştırmacıları, sosyologlar ve elbette müzisyenler de (Orhan Gencebay da orada olacak, Cahit Berkay, Leman Sam, Erol Evgin de) katılıyor. Halk müziği de konuşulacak, arabesk ve pop müzik de... Böylesine kapsamlı ve ciddi bir müzik kongresi Türkiye'de ilk kez yapılıyor.
Biz kendi kültürümüzü bilimsel açıdan incelemekte biraz nazlı davranıyoruz. Buna karşılık çevre ülkelerin gözü üstümüzde. Onlar bizi, bizden daha fazla merak ediyor! Örneğin İsrail . Geçen hafta Tel Aviv Üniversitesi'nde 'Kültür ve Toplum' konulu bir konferans vardı. Bizden şarkıcı Teoman, Hasan Bülent Kahraman, Hülya Adak, Yeşim Tabak ve Orhan Tekelioğlu'nun katıldığı konferansta müziğiyle, sinemasıyla Türkiye'deki popüler kültür ele alındı. Daha önce yazmıştım: İzmir Ekonomi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı olan Orhan Tekelioğlu, benim üniversiteden arkadaşım. Ona "İsraillilerin ilgisi nasıldı" diye sordum. "Müthiş" dedi: "Sadece akademisyenler değil, sokaktaki insan da Türkiye'yle ilgili. ' Ben Türküm' dediğin anda satıcılar yüzde 10-15 indirim yapıyor. Nereye gitsen Türkçe konuşan Yahudilerle karşılaşıyorsun. Senin farkına vardıklarında hemen Türkiye'yi soruyorlar." Tekelioğlu konferansta göç ile popüler kültür arasındaki bağları ortaya koyan bir tebliğ sunmuş. Burada 'göç' sadece köyden kente göç değil elbette: Osmanlı çökerken, özellikle Balkanlar'dan Türkiye'ye kaçan insanlar... Ardından köyden, küçük kente göç geliyor... Onu küçük kentten, metropole göç takip ediyor... Son olarak da büyük kentin varoşlarından, merkezine doğru akan göç var. Bu büyük yer değiştirmeler sadece insan hareketinden ibaret değil elbette. İnsanlarla birlikte beğeniler de transfer oluyor. Eskiyle yeninin karışımından ortaya ' melez lezzetler' çıkıyor: Müzikte de bunu görüyoruz, TV dizilerinde de... Ayrıca her göç dalgası, siyaseti de etkiliyor. Tekelioğlu'na göre, mesela Tayyip Erdoğan, varoşlardan kent merkezine doğru akan göçün temsilcisi. Turgut Özal ise küçük kentten, büyükmerkezi kente göçün simgesiydi. Konuyu daha fazla uzatmayayım. Merak edenler, Tekelioğlu'nun, Pop Yazılar: Varoştan Merkeze Yürüyen 'Halk Zevki' adlı kitabına (Telos Yay.) bakabilir. Kitapta yer alan ' Popüler Kültürle Yaşamak: Beğeni Göçleri ya da Türkiye'de Muzahafazakarlığın Yeni Dinemikleri' başlıklı makale çok önemli. Müziğinden 'reality show'una, medyada sürekli tartıştığımız meselelerin, toplumla olan derin bağlarını ortaya koyuyor. Zihin açıcı!
|