Washington'dan görünen manzara
Washington Brookings Enstitüsü ve Sabancı üniversitesi ortaklığıyla düzenlenen yıllık Sakıp Sabancı Konferansı için Washington'dayız. Bu yıl yalnızca ikinci yaşını kutlayan toplantı, şimdiden Türk-Amerikan ilişkilerinde önemli mesajların verildiği platformlardan biri olmaya aday. Bu yılki konuşmacı da, toplantının ağırlığını yansıtacak biçimde ABD eski Savunma Bakan Yardımcısı ve şimdiki Dünya Bankası Başkanı Paul Wolfowitz... Ancak konumuz, Wolfowitz değil; Washington'da Türkiye'yle ilgili atmosfer... Hamas ziyareti, ardından Condoleezza Rice gezisi ve Danıştay'a yönelik saldırı sonrasında ABD başkenti Türkiye ve AKP hükümetine nasıl bakıyor? Hemen yapılması gereken tespit, Washington'da Türkiye ve AK Parti hükümetiyle ilişkiler konusunda farklı düşünen "iki kamp" olduğu... Abartmıyoruz... Bir kesim var ki, 1 Mart sonrası TürkAmerikan ilişkilerinde "yapısal" bir "sıkıntı faktörü" olduğu, Irak, İran ve Ortadoğu dahil birçok konuda iki ülkenin çıkarlarının "örtüşmediğini" düşünüyor. Bunlara "bardağın yarısı boş" cular ya da "Türkiye'ye küskünler" diyebiliriz. Bu kesime göre, AKP hükümetinin İslami formasyonu, ilişkilerdeki bu "yapısal" sıkıntıyı daha da güçleştiriyor. Hamas ziyareti, Ankara'da artık konu olmaktan çıktı. Ama Washington'da hala hafızalardan silinmediğini, özellikle "Türkiye'nin geleneksel dostu" sayılan Musevi lobisi nin bu konuyu "tatlıya bağlama" eğiliminde olmadığını görüyoruz. "Bardağın yarısı boşcular"a göre, TürkAmerikan ilişkileri yakın gelecekte de "dönemsel" sıkıntılara gebe. Danıştay'a yöneik saldırı, burada pek anlaşılmış değil. Ancak Çankaya ve laiklik tartışmaları çok yakından takip ediliyor. Bu konuda sohbet ettiğim üst düzey bir yetkiliden Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "sistemdeki muhalefete rağmen" Çankaya'ya çıkmasının "Türkiye'yi daha çok gereceği" endişesini duyuyorum. Washington "Türkiye'de kimin iktidarda olacağı ve kimin Çankaya'ya çıkacağı bizim konumuz değil" diyor. Ancak sohbet ettiğim yetkililerden açıkça "Eşinin başı açık ve devletle barışık" diye tanımlanan bir ismin Çankaya'ya çıkmasının TürkAmerikan ilişkilerini rahatlatacağı sinyalini alıyorum. Cümleler kurulurken "Örneğin Vecdi Gönül gibi biri..." ifadesini sıkça duyar oluyorum. Mehmet Aydın, Beşir Atalay gibi isimleri sorduğumda, nispeten " kem küm" cevaplar alıyorum. Çankaya deyince Washington'da " Vecdi Gönül" havası esiyor... Şimdi de ikinci gruba, Ankara ve AKP konusunda "bardağın yarısı dolu" diyen "iyimserler" cephesine bakalım... Buradaki en önemli ve ağırlıklı isim, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice. Rice, Hamas ziyareti ve son dönem ikili ilişkilerde yaşanan fırtınalara rağmen " Türkiye'yi kaybetmememiz lazım " düşüncesinde. Dışişleri Bakanlığı'nda hissedilen bu görüşün temsilcileri "Tüm hatalarına rağmen Türkiye yaşatılması gereken bir model. Eskisi kadar güvenemiyeceğimizi gördük. Ancak yine de ileride İran gibi konularda ihtiyacımız olacak. İlişkiler bozulmasın" diyor. "İyimserler", sayıca az, ancak Rice nedeniyle karar verme mekanizmasında ağırlıklı... Başbakan Tayyip Erdoğan, yaz ortasında Washington'a gelirse kendisini böyle bir atmosferin beklediğini görecek. Erdoğan'ın ABD gezisini "medya aracılığıyla" dile getirmesi, Amerikalıları afallatmış. Bir grup "Davet edilirse Başbakan'ın Çankaya konusunda elini güçlendirmiş, Türkiye'nin iç meselesinde taraf olmuş oluruz" diyerek hızlı bir davet çıkmasını istemiyor. "İyimserler" ise "Türkiye başbakanı gelmek isterse hayır diyemeyiz. Zaten ufukta AKP dışında bir alternatif de gözükmüyor" havasında. İşte bu yüzden Başbakan Erdoğan'ın yaz ortasından ABD yolcusu olma olasılığı yüksek...
|