Mayınlar patlarken
Olay çok vahim. Güvenlik zaafları, aynı kişinin daha önce şüphelenildiği halde tekrar içeri girebilmesi, hem de silahıyla cirit atabilmesi, bir yargı organının binasında, hem de toplantı halinde saldırının olabilmesi, kin, nefret kusarak çok sayıda kişiye açıkça öldürmek üzere ateş açılması, özel silahla ateş açanın bir de avukat olması... hepsi hepsi vahim. Bir gazetenin, Vakit' in, "Nefret medyası" tanımını hak edercesine, saldırıya uğrayanları daha bir, iki ay önce hedef göstermiş olması da. Ama asıl vahamet, "bugün" itibariyle Türkiye artık ne durumdaysa, işte o.
"Bugün itibariyle", Türkiye, "kendi topuğundan, tabanından vurulmuş" bir hükümet ile ona karşı ayaklanan "Cumhuriyet kurumları" manzarasının barizleştiği ve sertleşeceği bir ülke artık. "Cumhuriyet" gazetesinin uğradığı saldırılara dair "kesin" tahminlerin ardından, en önemli "Cumhuriyet kurumları" ndan biri, üstelik yakın zaman önce aldığı "türban karşıtı" bir kararla bağlantı kurularak "ölümcül" saldırıya uğramışsa... Artık "herkes" ayaktadır. Çünkü, tanım, tespit ve teşhis açıktır: "Hukuk devletine, laik, demokratik Cumhuriyet'e saldırı." Kimden? "Laiklik düşmanları." Çünkü... "Din zaten siyasete alet edilmekte, Cumhuriyet düşmanları zaten cüret bulmaktadır." Bunları dünden itibaren çok önemli isimlerden, kurumlardan duymaya, dinlemeye, okumaya başladık. O kadar ki, saldırıya en haklı, en şiddetli tepkileri duymaları çok doğal olsa da, birçok hukuk insanı, olayı, failini, nedenlerini, hatta hükümetin yataklık yaptığını daha ilk saniyeden "karara bağladı" bile! Önyargıların da beslediği yargılar verildi; iş bitti! Aynı, yine önyargılarla yapılan eveleme gevelemeler gibi.
Elbette şu yanlış değil: Kutsal gördüğü birtakım değerlere "saldırı" olduğu gerekçesiyle, "karşıt" kişi ve kurumlara saldırıyı hak gören, hatta kutsal görebilen, nefret ve kinle bireysel yahut örgütlü biçimde suikastı, sabotajı, cinayeti, katliamı meşru zannedebilenler mevcuttur. Mevcuttu; yine mevcut. Şu da mümkün: Bu tür kişi veya örgütler, kendi kanlı hedeflerini kovalarken, "Bugün itibariyle Türkiye" diye keskin sonuçları filan da umursamaz. Onlar kendilerince bir "dava" nın tetiğini çeker! Ama, öyle ya da böyle, bu sonuçlar ortaya çıkar. Birileri, elbet olduğundan önemsiz ve küçük gösterme telaşına düşebilir... Lakin, saldırganın yahut örgütünün tam karşısında yer alan kimi kişi, yetkili ve kurumlar da, bu "vahim saldırı" yı, cepheleri keskinleştirmek, gerilimleri çoğaltmak, vahameti yaymak ve büyütmek, rövanşlara soyunmak, ürkütmek, sindirmek, hatta kışkırtmak için "tam fırsatı" sayar. Bu ortamların "katilleri" hep bulunur ve biliyoruz, yaşadık ve çok çok öldük ki, her cepheden, her fırsatta, bazen kahramanlığa soyunanlardan, bazen tetikçiliğe soyundurulanlardan bir sürü aktör, ölümcül bir sahneye sürülür. Hükümet, elbet yargı organı değil; ama abuk sabuk açıklamalar, basiretsiz bahaneler, yuvarlamalarla değil; her manada sorumluluk duygusuyla hareket etmesi beklenir. Gözü dönmüş bir "silah", bu ülkedeki tüm mayınları patlatmak üzere! Bunlar epeydir döşeli (ve döşenip) duruyordu zaten.
|