|
|
Cumhuriyet'e bomba
Başbakan'la Bali gezisi, oğlumun doğumu derken Cumhuriyet gazetesine üst üste bombalı saldırıları yazmak bugüne kaldı. Önce, Cumhuriyet gazetesi çalışanlarına geçmiş olsun dileklerimi iletmek isterim. Ardından Başbakan'ın bu bombalı saldırılara tepkisinin tuhaflığı üzerinde durmak isterim. Başbakan'ın geliştirdiği tuhaf bir tepki var. Herhangi bir kişi veya kuruluşa yönelik saldırıları sürekli olarak kendisine veya partisine yönelik eylem veya hükümlerle değerlendiriyor. Cumhuriyet gazetesine bombalı saldırıda da bu kural değişmedi. Başbakan'ın Cumhuriyet gazetesine saldırılara yönelik ilk tepkisi, AK Parti binalarına bombalı saldırıları gündeme getirmek oldu. Oysa, kendisi sadece AK Parti'nin genel başkanı değil, aynı zamanda ülkenin başbakanı... Cumhuriyet gazetesi de herhangi bir gazete değil. İktidara yönelik istikrarlı muhalefeti sürdüren tek gazete. Üstelik, Cumhuriyet'le yaşıt bir gazete. Erdoğan'ın bu nedenle Cumhuriyet'e yönelik saldırıyı kendi partisine saldırılarla eşdeğer tutması vahim bir hata. Ona düşen, demokratik bir ülkenin siyasal partisinin başkanı olarak, özgür düşünceye yönelik silahlı saldırıyı kınamak ama ülkenin başbakanı olarak bu çirkin saldırının faillerinin bir an önce yakalanmasını sağlamak olmalı. Ülkenin başbakanı olarak kendisine tek muhalif gazeteye gözü gibi sahip çıkmak olmalı. Bu da yetmez. Yine bir başbakan olarak ilin güvenlik sorumlularına, art arda gelen bu bombalara karşı ne gibi önlemler aldığının hesabını sormak olmalı. Ama ne yazık ki başbakan bunları yapmıyor. Cumhuriyet'e saldırıyla, AK Parti'ye saldırıyı kıyaslıyor. Bunu ilk kez yapmıyor başbakan. Kendisinin bir şiir dolayısıyla mahkûm olup üç ay hapis yatmasını her fırsatta gündeme getiriyor. Bunu gündeme getirirken bir Nâzım Hikmet'in, bir Can Yücel'in sadece şiir yazmaktan kaç yıl hapis yattığını hatırına bile getirmiyor. Kendi hapsini gündeme getirirken 1950 sonrası, Tansu Çiller hariç, bütün başbakanların askeri darbeler sonucu hapse girmek zorunda kaldığını, birinin asıldığını hiç gündeme getirmiyor. Üstelik bunu yaparken, kendisinin yattığı cezaevi koşullarıyla onlarınkini kıyaslama yoluna bile gitmiyor. Demokrasi bir mücadele sonucu elde edilen bir rejimdir. İnandığınız rejim uğruna bir bedel ödemeniz gerekebilir. Ama hem bunu ödediğinize inanıp, hem de sürekli bu konuyu gündeme getirmeniz şık olmaz. En azından ayıp olur. Bunu yıllarca hapis yatan Mandela bile yapmadı. Örnek alacaksanız, onu örnek alın. NOT: Ankara'da Danıştay'a yapılan kanlı saldırıyı geceyarısı ABD'ye indiğim zaman öğrendim. Türkiye'de tırmanmakta olan terörle ilgili olarak değerlendirmemi yarın sizlerle paylaşacağım.
|